5
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
808
Okunma

En güzel isimler Allah’ındır;
siz O’na bu isimlerle dua edin.
O’nun isimleri konusunda
haktan sapanları kendi hallerine bırakın.
Çünkü onlar,
yaptıklarının cezasını çekeceklerdir. (17)
Yarattığımız kimseler içinde
hakkı anlatıp onunla insanlara doğru yolu gösteren
ve yine hakka dayanarak doğruluğu
ve adâleti uygulayan bir topluluk vardır. (18)
Onlara belli bir süreye kadar mühlet veririm.
Fakat, vakti gelince,
benim tuzağım pek çetindir. (19)
Hani bir zamanlar kâfirler
ya seni tutuklayıp hapsetmek veya öldürmek
ya da yurdundan zorla çıkarmak için
bir takım tuzaklar kuruyorlardı.
Onlar böyle tuzaklar hazırlayadursunlar,
ama Allah da onların tuzaklarına karşılık verecektir.
Çünkü Allah,
tuzak kuranlara en güzel karşılığı verendir. (20)
Allah bir toplumu doğru yola erdirdikten sonra,
nelerden sakınacaklarını
kendilerine iyice açıklamadıkça,
onları sapmaya terk edecek
ve saptıracak değildir.
Muhakkak ki Allah
her şeyi hakkiyle bilendir (21)
Allah, Peygamberine rahmetiyle yöneldiği gibi,
içlerinden bir kısmının gönülleri
hemen hemen eğrilmek üzere iken
o zorluk zamanında Peygamber’e tâbi olan
muhacirlerle ensârı da tevbeye muvaffak kıldı
ve tevbelerini kabul buyurdu.
Çünkü Allah,
kullarına karşı çok şefkatli,
çok merhametlidir. (22)
Allah, seferden geri kalan
ve haklarındaki hüküm ertelenen
o üç kişinin de tevbesini kabul etti.
Öyle ki, bütün genişliğine rağmen
yeryüzü onlara dar gelmiş,
vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmış
ve Allah’ın azabından kurtulmak için
yine O’ndan başka bir sığınak kalmadığını
iyice anlamışlardı.
Tevbe edip eski güzel hallerine dönmeleri için
Allah onları tevbeye muvaffak kıldı.
Gerçekten Allah,
tevbeleri çokça kabul eden,
çok merhametli olandır. (23)
Ey iman edenler!
Sarhoş iken
ne söylediğinizi bilecek derecede ayıkıncaya,
cünüp iken de -yolcu olanlarınız hâriç-
yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın.
Eğer hasta ya da yolcu iseniz
veya sizden biriniz abdestini bozmuşsa
veyahut kadınlarınızla münâsebette bulunmuşsanız;
bu durumlarda abdest alacak
veya yıkanacak su bulamazsanız,
o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin:
yüzünüzü ve kollarınızı onunla meshedin.
Doğrusu Allah, çok affedici, çok bağışlayıcıdır. (1)
Biz, her bir peygamberi,
Allah’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik.
Şayet onlar kendilerine zulmettiklerinde
hemen sana gelip Allah’tan bağışlanma isteselerdi
ve Peygamber de onlar için mağfiret dileseydi,
onlar Allah’ın tevbeleri çok kabul edici
ve çok merhametli olduğunu mutlaka görürlerdi. (2)
Bu, Allah’ın bahşettiği çok büyük bir lutuftur.
Ona kimlerin lâyık olduğunu
ve bunların derecesini Allah’ın bilmesi yeter! (3)
Hastalık, körlük, topallık gibi
bir mazereti bulunmaksızın
savaştan geri kalıp evde oturan mü’minlerle,
mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaşanlar
elbette bir değildir.
Allah, mallarıyla canlarıyla savaşanları,
herhangi bir sebeple savaştan geri kalan kimselerden
derece itibariyle daha üstün tutmuştur.
Gerçi Allah, her birine
varılacak en güzel yurt olan cenneti va‘detmektedir.
Yine de Allah, cihâd edenleri,
pek büyük bir mükâfatla,
mücâdeleden kaçıp oturanlara üstün kılmıştır. (4)
Onlar için Allah’ın yanında yüksek dereceler,
bir bağışlanma ve bir rahmet vardır.
Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (5)
Allah’ın bunları affedeceği umulur.
Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır. (6)
Kim Allah yolunda hicret ederse,
yeryüzünde barınacak pek çok güzel yer
ve maddî-manevî genişlik ve bolluk bulur.
Kim de evinden
Allah ve Rasûlü’ne hicret etmek niyetiyle çıkar,
sonra da hedefine varmadan
kendisine ölüm yetişirse,
artık onun mükâfatı şüphesiz Allah’a aittir.
Allah çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (7)
Allah’tan bağışlanma dile!
Şüphesiz ki Allah,
çok bağışlayıcıdır ve çok merhametlidir. (8)
Kim bir kötülük yapar
veya nefsine zulmeder de
sonra Allah’tan bağışlanma dilerse,
şüphesiz Allah’ı çok bağışlayıcı
ve çok merhamet edici olarak bulur. (9)
Ne kadar isteseniz de
eşleriniz arasında adâleti sağlamaya güç yetiremezsiniz.
Hiç olmasa birine büsbütün meyledip,
diğerini ne kocalı ne de kocasız bir halde
askıda bırakmayın.
Eğer yanlış davranışlarınızı düzeltir
ve birbirinize haksızlık etmekten sakınırsanız,
şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır
ve engin merhamet sahibidir. (10)
Siz, açık veya gizli bir iyilik yaptığınızda
ya da size yapılan bir kötülüğü bağışladığınızda,
şunu bilin ki Allah da sizi affedecektir.
Çünkü Allah,
çok affedicidir, her şeye gücü yetendir. (11)
Böylece zulmedip duran o kavmin kökü
büsbütün kesilmiş oldu.
Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun! (12)
Eğer senin yalan söylediğini iddia edecek olurlarsa
onlara şöyle de:
“Evet, Rabbiniz çok geniş merhamet sahibidir.
Bununla birlikte O’nun,
suç işleyenlere vereceğini va‘dettiği cezanın
kaldırılması da sözkonusu değildir.” (13)
Onlara şöyle de:
“Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri bildireyim:
O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.
Ana-babaya iyilik edin.
Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin;
çünkü sizi de onları da biz rızıklandırıyoruz.
Açık olsun, gizli olsun
hiçbir günaha ve kötülüğe yaklaşmayın.
Haklı bir sebep olmadıkça
Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.
İşte bunlar,
akıl erdirmeniz için
Allah’ın size emrettiği hususlardır." (14)
Şüphesiz sizin Rabbiniz,
gökleri ve yeri altı günde yaratan
sonra arşa istivâ eden;
gündüzü, kendisini süratle kovalayan
geceyle bürüyüp örten;
güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdiren
Allah’tır.
Bilin ki, yaratma da,
emir ve idâre yetkisi de yalnız
O’na aittir.
Âlemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir. (15)
Yoksa onlar,
Allah’ın kendileri için hazırlayacağı tuzaktan
güvende mi oldular?
Unutmayın ki,
tam olarak ziyana uğramış kimselerden başkası,
Allah’ın hazırlayacağı tuzaktan
kendini güvende hissedemez! (16)
(1) Nisâ / 43. Ayet (2) Nisâ / 64. Ayet (3) Nisâ / 70. Ayet
(4) Nisâ / 95. Ayet (5) Nisâ / 96. Ayet (6) Nisâ / 99. Ayet
(7) Nisâ / 100. Ayet (8) Nisâ / 106. Ayet (9) Nisâ / 110. Ayet
(10) Nisâ / 129. Ayet (11) Nisâ / 149. Ayet (12) En’âm / 45. Ayet
(13) En’âm / 147. Ayet (14) En’âm / 151. Ayet (15) A’râf / 54. Ayet
(16) A’râf / 99. Ayet (17) A’râf / 180. Ayet (18) A’râf / 181. Ayet
(19) A’râf / 183. Ayet (20) Enfâl / 30. Ayet 21) Tevbe / 115. Ayet
(22) Tevbe / 117. Ayet (23) Tevbe / 118. Ayet