Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
redfer
redfer

Allah verdiği sözden asla caymaz

Yorum

Allah verdiği sözden asla caymaz

6

Yorum

15

Beğeni

0,0

Puan

748

Okunma

Allah verdiği sözden asla caymaz

Allah verdiği sözden asla caymaz

KALEME ALINAN ESER ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

Kur’an âyetleri şiir değildir.
Ancak düz bir anlatım da değildir. Onu okuyan herkes ondaki akıcılığı kolaylıkla fark eder.

Evet, o bir şiir değildir,
Fakat şiir gibi akıcıdır. Mânâ yönüyle ise şiirden çok çok farklıdır. Şiirde ekseriyetle hayal hükmeder, ifadeler mübalağalı olur. Kur’an’da ise, hayal değil, hakikat esastır, mübalağa değil, belâğat hâkimdir...

Bu eserde Kur’an’ı Kerim meali konularına göre ela alınacak.
İnsani sözlerden uzak bir şekilde mealin dışına çıkılmadan , yeni bir terkiple Kur’an’ı Azimüşşan’ın türkçe tercümesi okuyucuya sunulacaktır

Kur’an ayetleri fesahat içerir:
Fesahat; sözün lâfız, mâna ve âhenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Diğer tâbirle, lâfızların söylenişinin tatlı, mânasının da söylenirken hemen zihne girmesidir.

Bu keyfiyetlerin birincisi, kelime ve cümle âhengi ile, ikincisi de kullanan kimsenin kelime hazinesi ve seçme kudreti ile alâkalıdır.

Kur’an selaset/akıcılık ve fesahat/açıklık açısından mu’cizedir. Yani selaset ve fesahatin zirvesinde bir üslub ve beyan kullanmıştır.

Belağat;hitâp ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı, güzel söz söyleme san’atıdır.
Yani muhatabın haline uygun söz söylemektir. Kur’an bu noktadan eşsizdir ve mu’cizedir insanları bu noktada âciz bırakır.

Beyan ve ifadenin en tatlısı ve güzeli, îcazdır/özlü anlatımıdır, yani az sözle çok şey anlatmaktır. Kur’an, çok büyük safhaları ve merhaleleri bir iki ayet ve cümle ile îcaz edip yani özetleyip diğer merhalelere/aşamalara intikal eder.
Bu intikal aralarında bir boşluk bir ahenksizlik değil bir tefekkür, bir te’vil sahası teşkil ediyor. Bu yüzdendir ki üzerine binlerce tefsir kitapları yazılmıştır.

Kur’ân’ın kelime ve cümlelerindeki nizam ve birbiriyle münasebetleri cihetinden de mu’cizedir.

"Ve denildi ki: ’Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.’ Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve ’Zalimler güruhu Allah’ın rahmetinden uzak olsun.’ denildi." (Hûd, 11/44.)

Çok büyük bir hâdise ancak bu kadar veciz ve öz bir ifade ile icmal edilebilir.

Kur’ân’da, varlık âleminin hakikatlerine ve İlâhî fiil, isim ve sıfatlara dair ifadelerinde nizam, âhenk ve fevkaladelik vardır.

Hikmet-i Kur’aniyenin karşısında beşerin hikmetli sözleri hikmet-i Kur’an’a karşı sukut eder.

Kur’anla meşgül olan asfiya ve evliya ve hükemânın hikmetli sözleri ,ancak Kur’anın hikmetini izah edicidir. Mukayese edilemez.

Kur’ân-ı Hakîm’in ayetlerinin bitişinde gösterdiği fezlekeler/neticiler ve Esma-i Hüsnâ cihetindeki üslub-u bedîîsi/ gözü gönlü okşayan uslubu eşsizdir.

Kur’ân’nın ayetleri dünya üzerindeki eser ve fiillerde İlâhî hakikatleri anlatır.

Kur’an, beşerin nazarına san’at-ı ilahiyenin dokusunu açar,gösterir. Sonra o Esmâ’nın örgüsünü akla havale eder.

Kur’ân’ın Cenab-ı Hakk’ın fiilerini açıklar ,bir özet halinde sunar

Kur’ân’ın, bazen mahlukat- ilahiyeyi bir tertiple zikreder. Sonra o mahlukat içinde bir nizam, bir mizanın olduğunu ve onun arkasında ki esma-i ilahiyeyi gösterir.

Kur’ân, bazen değişime maruz ve muhtelif keyfiyata sebep maddî cüz’iyatı zikreder. Onları hakikatin suretine çevirmek için nuranî, küllî esma ile birleştirir ona bağlar.

Kur’an ,kâh olur ki; ayetlerle geniş bir kesrete/çokluğa ahkâm-ı Rububiyet’i serer.
Sonra birlik ciheti hükmünde bir rabıta-i vahdet ile birleştirir. Veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir.

Kur’an, Kâh oluyor ki; ayetin zâhirî sebebini, icadın/yoktan var etmenin kabiliyetinden azletmek ve uzak göstermek için müsebbebin gayelerini, semerelerini gösterir.
Tâ anlaşılsın ki, sebep yalnız zâhirî bir perdedir.

Kur’an, âhirete ait İlâhî fiilleri anlatırken, dünyada müşahede edilen fiillerle kalb ve zihinleri ikna eder.

Kur’ân,cüz’î hâdiselerde,İlâhî isimler vasıtasıyla, muhitin/etrafın,çevrenin hakikatlerini gösterir

Kur’ân, bazen insanın isyankârâne amellerini zikredip şiddetli bir tehditle zecretmesi/zorlaması, sonra şiddet-i tehdit, ye’se ve ümitsizliğe atmaması için rahmetine işaret eden bir kısım esmâ ile hâtime/nihayet verip teselli eder.

Kur’an-ı Kerim Allah’ın ezeli ilminden süzülüp geldiği için beşerin yazdığı kitaplar gibi sınırlı ve kayıtlı değildir. Bir kelime ya da cümlesine sayısız manalar yüklenip anlam çıkarılabilir.

Zaten kelime ve cümlenin genişliği müellifin kast ve iradesine bakar. Yani her mana arkasında o kast ve iradenin bulunması lazımdır ki, müellife mal edilebilsin.

Allah’ın ilmi ezeli ve ebedi olduğu için, kelime ve cümle kurgusunun muhtemel bütün manalarına refakat edip onları sahiplenir. Bu husus insanların eserlerinde çok mahdut ve kısır kalır.

Zira insan iradesi ve ilmi cüzidir. Cüzi külliye kapak olamaz. Öyle ise Kur’an’ın kelime ve cümlelerinde sonsuz manaların bulunması tabi ve olağan bir şeydir.

Bütün bu mana ve incelikleri muhatap kitlesinden sadece bir cüzünü teşkil eden insana hasretmek yanlış olur. Kur’an’ın muhatapları sadece insanların avam kısmı değildir.

Kur’an şakirtleri/öğrencileri içinde Hazreti Peygamber (asv)’den tut ta basit fikirli avam bir insana kadar muhtelif tabakalar vardır.

Kur’an muhtelif tabakalara hitap ettiği için elbette mana yönünden çok zengin ve sınırsız olması gerekir. Her insan kendi kameti kıymetince ondan istifade eder.

Ben kendi cüzi istifademi esas alıp "şuna ne gerek vardı" dersem benden üstteki müşterilere haksızlık etmiş olurum.

Allah Resulü (asv)’ın bir ayetten aldığı feyiz, bazen bir peygamberin ömrü boyunca aldığı feyze mukabil geldiğini düşünecek olursak, Kur’an’ın ne denli eşsiz muhataplarının ve istifade edenlerinin olduğunu görürüz.

Sahabelerin Kur’an’ı bütün hasse ve duyguları ile emdiğini ve muhteşem bir mana erleri olduğunu bütün İslam alimleri itiraf etmişlerdir.
Bir Hazreti Ebu Bekir ve Ali (ra)’in Kur’an’dan aldığı feyze bütün ümmet birleşse yetişemez.

Kur’an’nın ibareleri bir levha gibidir, sadece kainat sahnesine işaret ediyor. Kainat sahnesinde ise tefekkür edilecek sayısız mana ve incelikler mevcuttur.

"Okyanustan bir damla" ibaresi bu kainat sahnesinin genişliğine işaret etmek içindir.

Mesela, Allah’ın tevhidine delil nedir, denildiği zaman bir elma gösterilir ve onun üstünde ispat edilir. Elma bir damla, elmalar bir göl, sair meyveler bir deniz, diğer mahlukatlarla beraber hepsi okyanus, tüm kainat ise sonsuz bir bahr-ı ummandır. Kur’an’ın nuru bu bahr-ı ummandan sadece bir damladır.

Tefekkür noktasından bizim nazarımıza belki bir damla, bir göl bir, deniz kafi gelebilir, lakin koca gözleri olan Cebrail, İsrafil, Azrail, Mikail (as) gibi varlıkların yanında bu alemler bir toz zerresi gibidir.
Hem kainat hem Kur’an onlarında kitabı, onlarında rehberidir, sadece insana bakmıyor.

Ayrıca Hazreti Peygamberimiz (asv)’in bu meleklerden daha üstün olduğu düşünüldüğünde, onun istifade alanının ne kadar geniş ve külli olduğu takdir edilir.

Özet olarak, Allah Kur’an’ın sayısız manalarını okuyacak sayısız mahlukatı ve nazarı yaratmıştır. Öyle ise okyanus tabiri hafif bile kalır.

Öyleyse gayret bizden, başarı ancak Allah’tandır



Her insanın hayır veya şer
ne işlediğini görüp gözeten Allah,
hiç bunu yapmaktan âciz olan putlarla
bir tutulabilir mi?

Buna rağmen,
kalkıp bir de Allah’a ortaklar koşuyorlar.

De ki:
“Haydi bunları adlandırın;
kimdirler, ne iş yaparlar?

Ne o, yoksa siz
Allah’a yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi
haber veriyorsunuz?

Yahut gelişi güzel, anlamsız sözlerle mi
kendinizi aldatıyorsunuz?”

Doğrusu o kâfirlere kurdukları tuzaklar
süslü gösterildi
ve böylece doğru yola girmeleri engellendi.

Zâten Allah kimi sapıklık içinde bırakırsa,
artık hiç kimse onu doğru yola iletemez. (9)

Bizim, emrimizle yeryüzüne gelip
onu etrafından nasıl eksiltip durduğumuzu
görmüyorlar mı?

Allah hükmünü verir;
O’nun hükmünü denetleyecek
ve tatbikini engelleyecek
hiçbir güç yoktur.
Allah, hesabı çok çabuk bitirendir. (10)

Rabbiniz,
içinizde taşıdığınız niyet ve düşüncelerinizi
en iyi bilendir.

Eğer siz bir kısım hatalardan sonra
hâlini düzeltenlerden olursanız,
şüphesiz Allah,
günahlarından içten tevbe edip
kendisine yönelenlere karşı
çok bağışlayıcıdır. (18)

“Şüphesiz Allah,
açıktan söylediklerinizi bildiği gibi,
gizlice söylediklerinizi de bilir.” (19)

Rabbin,
halkı zâlim memleketleri yakalayıp
cezalandırdığı zaman
işte böyle cezalandırır.

O’nun cezası,
gerçekten çok acı verici
ve pek şiddetlidir. (4)

O halde,
iman etmeyenlere şöyle de:
“Elinizden ne geliyorsa yapın.
Elbette biz de vazîfemizi yapacağız.” (5)

“Olacak olanları bekleyin bakalım;
biz de onu bekliyoruz.” (6)

Kâfirler senden, iyilikten önce
kötülüğün bir an önce gelmesini istiyorlar.

Halbuki kendilerinden öncekilerin başına da
nice ibret verici olaylar gelip geçti.

Elbette senin Rabbin,
zulüm ve haksızlıklarına rağmen
insanlara karşı çok bağışlayıcıdır.

Bununla birlikte
senin Rabbinin cezalandırması da
çok şiddetlidir. (7)

Peki, Allah adına yalan uyduranlar,
acaba kıyâmet günü hakkında ne düşünüyorlar?

Hiç şüphesiz Allah,
insanlara karşı büyük lutuf sahibidir,
fakat onların çoğu şükretmezler. (1)

O inançsız insanlara,
başlarına gelen
kıtlık ve hastalık gibi sıkıntılardan sonra
bir nimet ve âfiyet tattırdığımızda,
hemen âyetlerimiz hakkında
bir takım hileler ve tuzaklar
düşünmeye başlarlar.

De ki:
Allah, o düşündüğünüz tuzakları
siz onları uygulamaya koymadan başınıza geçirir.”

Unutmayın ki,
elçilerimiz, kurmakta olduğunuz
bütün o hile ve tuzakları
tek tek kaydediyorlar. (2)

Yeryüzünde kımıldayan bütün canlıların rızkı
yalnızca Allah’a aittir.

Allah, her canlının anne karnından başlayıp
devam eden hayat yolculuğunun
her basamağında uğrayacağı menzili,

orada kalacağı süreyi
ve bu basamağın sonunda
emânet bırakılacağı yeri de bilir.

Bütün bunlar,
apaçık ve açıklayıcı-ayrıştırıcı
bir kitapta kayıtlıdır. (3)

İnsanlar inansın diye
ilâhî bir kitapla dağlar yürütülecek,
yeryüzü parça parça edilecek
ve ölüler diriltilip konuşturulacak olsaydı,
o kitap yine bu Kur’an olurdu.

Fakat inatçı kâfirler buna da inanmazlardı.
Gerçek şu ki,
her şeyi murad edip yapmak
yalnızca Allah’ın elindedir.

Mü’minler hâlâ şunu anlamadı mı:
Eğer Allah dileseydi
bütün insanları doğru yola erdirirdi.

Fakat o kâfirlerin yaptıkları işler,
kurdukları düzenler ve sistemler yüzünden,
başlarına âni ve büyük felâketler gelmesi
veya bunların yurtlarının hemen yakınına inmesi
devam edecektir.

Allah’ın verdiği söz yerine gelinceye kadar da
bu böyle sürüp gidecektir.
Allah verdiği sözden asla caymaz. (8)

“Hani Rabbiniz size:
«Şâyet şükrederseniz
size olan nimetlerimi artırır da artırırım.
Yok eğer nankörlük ederseniz,
şunu bilin ki benim azabım
çok şiddetlidir» buyurmuştu.” (11)

Allah, iman edenleri,
inanıp ikrar ettikleri o değişmez söz sebebiyle
dünyada da âhirette de sapasağlam tutar
ve ayaklarını kaydırmaz.

Zâlimleri ise şaşırtır,
onların doğru yoldan çıkmasına fırsat verir.
Allah dilediğini yapar. (12)

Rasûlüm! Öyleyse,
sakın Allah’ın peygamberlerine verdiği sözden
cayacağını sanma!

Çünkü Allah,
karşı konulamaz kudret sahibidir
ve inkârcılardan intikam alandır. (13)

Allah,
herkese kazandığının karşılığını vermesi için
böyle yapacaktır.

Şüphesiz ki Allah,
hesâbı çok çabuk bitirendir. (14)

Sen onların doğru yola gelmelerini
ne kadar çok istesen de,
Allah sapmalarına fırsat verdiği kimselere
doğru yolu göstermez.
Onlar için bir yardımcı da bulunmaz. (15)

Yahut da Allah’ın kendilerini
korkuta korkuta,
eksilte eksilte,
içten içe çürütüp yok edivermesinden
emin midirler?

Şunu bilin ki Rabbiniz,
çok şefkatli ve çok merhametlidir.(16)

Allah yarattığı şeylerden
sizin için gölgeler yaptı
ve kimi dağlarda sizin için
barınaklar meydana getirdi.

Sizi sıcaktan ve soğuktan koruyacak elbiseler
ve savaşta sizi düşmandan koruyacak
zırhlar var etti.

Allah,
size olan nimetini böylece tamamlıyor ki,
tam bir teslimiyetle
O’na yönelip itaat edesiniz. (17)

İşte gerçek budur.
Mü’minlerden kim kendisine yapılan haksızlığa
misliyle karşılık verir,
sonra yine haksızlığa uğrarsa,
elbette Allah ona yardım edecektir.
Şüphesiz Allah çok affedicidir,
çok bağışlayıcıdır. (20)

(1) Yunus / 60. Ayet (2) Yunus / 21. Ayet (3) Hûd / 6. Ayet
(4) Hûd / 102. Ayet (5) Hûd / 121. Ayet (6) Hûd / 122. Ayet
(7) Ra’d / 6. Ayet (8) Ra’d / 31. Ayet (9) Ra’d / 33. Ayet
(10) Ra’d / 41. Ayet (11) İbrahim / 7. Ayet (12) İbrahim / 27. Ayet
(13) İbrahim / 47. Ayet (14) İbrahim / 51. Ayet (15) Nahl / 37. Ayet
(16) Nahl / 47. Ayet (17) Nahl / 81. Ayet (18) İsrâ / 25. Ayet
(19) Enbiyâ / 110. Ayet (20) Hac / 60. Ayet

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Allah verdiği sözden asla caymaz Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Allah verdiği sözden asla caymaz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Allah verdiği sözden asla caymaz şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ŞÜKRÜ ATAY
ŞÜKRÜ ATAY, @sukruatay
10.4.2023 18:59:07
Yüce Kur'an-ı Kerim için meal çalışmanızda Cenab-ı Hak'tan muvaffakiyet diliyorum.
Bu hayırlı gayretinizden dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır, sağolun varolun, Allah râzı olsun inşallah 🙏
Ramazanı Şerifimiz mübarek olsun, Cenab-ı Hak oruç ve diğer ibadetlerimizi kabul eylesin inşallah 🤲
Sonsuz selam ve dua ile.
Allah'a emanet olun.
deniz_tayanç1
deniz_tayanç1, @deniz-tayanc1
10.4.2023 01:03:33
Hiç şey kaybolmaz bir yere
Yapılana cevap vere
Allah sözüne güvene
Allah'ın şanı ne Yüce

Rabb'im ömrüm uzun bir mim
Sen den geldim sana döndüm
Rasul Nebi yöndür bize
Allah'ın şanı ne Yüce


Aczim Seni anlamaktır
Anlayana anlatmaktır
Topal bir karınca olsam
Meramım Seni anmaktır


Allah'a hamdolsun.
Allah Rasulüne salât ve selâm olsun.
Aline ashabına selâm olsun.
Allah razı olsun Üstadım.

Çok saygımla Üstadım.
resulcivcik
resulcivcik, @resulcivcik
9.4.2023 23:01:08
İhlaslı Kalemine,yüreğine sağlık.
Can-ı Gönülden,
Tebrik ederim
Selâmlar,Sevgiler,Şairim
Sakin Karakaş
Sakin Karakaş, @sakin-karakas
9.4.2023 17:38:02
Allah razı olsun hocam. Yüreğinize sağlık
Aksakal
Aksakal, @aksakal1
9.4.2023 16:11:17
Hayret ve Dehşet! Uzun zamandır yazıyor ve de Allah'ın âyet ve sûrelerini anlayacağımız dil ile açıklıyor, gerçekleri göstermeğe gayret ediyorsunuz.Başta söylediğim duygular içindeyim. Allah râzı olsun,büyük gayret ve emeğinize şükran duymamak elde mi? Ancak bu mübârek Kur'an Sûre ve âyetlerini "şiir" vasfıyla görenlerin, zannedenlerin ne denli güzel dinimizin kabuğunda kaldıklarını sık sık görmek, beni hep mahzun ve kederli kılıyor. İzahı mümkün olmayan düşüncelere sevkediyor. Yine emekleriniz için teşekkürlerimi arzediyor, sağlığınıza dua ediyorum Sayın "redfer". Allah'a emanet kalın. (Aksakal)

Aksakal tarafından 4/9/2023 4:09:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
se
sedat hünker, @sedathunker
9.4.2023 14:51:43
Çok güzel şiir sevgiler saygılar selamlar sağlıcakla kal Allah'ın selameti üstüne olsun
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL