Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
redfer
redfer

Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz

Yorum

Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz

5

Yorum

28

Beğeni

0,0

Puan

858

Okunma

Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz

KALEME ALINAN ESER ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

Kur’an âyetleri şiir değildir.
Ancak düz bir anlatım da değildir. Onu okuyan herkes ondaki akıcılığı kolaylıkla fark eder.

Evet, o bir şiir değildir,
Fakat şiir gibi akıcıdır. Mânâ yönüyle ise şiirden çok çok farklıdır. Şiirde ekseriyetle hayal hükmeder, ifadeler mübalağalı olur. Kur’an’da ise, hayal değil, hakikat esastır, mübalağa değil, belâğat hâkimdir...

Bu eserde Kur’an’ı Kerim meali konularına göre ela alınacak.
İnsani sözlerden uzak bir şekilde mealin dışına çıkılmadan , yeni bir terkiple Kur’an’ı Azimüşşan’ın türkçe tercümesi okuyucuya sunulacaktır

Kur’an ayetleri fesahat içerir:
Fesahat; sözün lâfız, mâna ve âhenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Diğer tâbirle, lâfızların söylenişinin tatlı, mânasının da söylenirken hemen zihne girmesidir.

Bu keyfiyetlerin birincisi, kelime ve cümle âhengi ile, ikincisi de kullanan kimsenin kelime hazinesi ve seçme kudreti ile alâkalıdır.

Kur’an selaset/akıcılık ve fesahat/açıklık açısından mu’cizedir. Yani selaset ve fesahatin zirvesinde bir üslub ve beyan kullanmıştır.

Belağat;hitâp ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı, güzel söz söyleme san’atıdır.
Yani muhatabın haline uygun söz söylemektir. Kur’an bu noktadan eşsizdir ve mu’cizedir insanları bu noktada âciz bırakır.

Beyan ve ifadenin en tatlısı ve güzeli, îcazdır/özlü anlatımıdır, yani az sözle çok şey anlatmaktır. Kur’an, çok büyük safhaları ve merhaleleri bir iki ayet ve cümle ile îcaz edip yani özetleyip diğer merhalelere/aşamalara intikal eder.
Bu intikal aralarında bir boşluk bir ahenksizlik değil bir tefekkür, bir te’vil sahası teşkil ediyor. Bu yüzdendir ki üzerine binlerce tefsir kitapları yazılmıştır.

Kur’ân’ın kelime ve cümlelerindeki nizam ve birbiriyle münasebetleri cihetinden de mu’cizedir.

"Ve denildi ki: ’Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.’ Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve ’Zalimler güruhu Allah’ın rahmetinden uzak olsun.’ denildi." (Hûd, 11/44.)

Çok büyük bir hâdise ancak bu kadar veciz ve öz bir ifade ile icmal edilebilir.

Kur’ân’da, varlık âleminin hakikatlerine ve İlâhî fiil, isim ve sıfatlara dair ifadelerinde nizam, âhenk ve fevkaladelik vardır.

Hikmet-i Kur’aniyenin karşısında beşerin hikmetli sözleri hikmet-i Kur’an’a karşı sukut eder.

Kur’anla meşgül olan asfiya ve evliya ve hükemânın hikmetli sözleri ,ancak Kur’anın hikmetini izah edicidir. Mukayese edilemez.

Kur’ân-ı Hakîm’in ayetlerinin bitişinde gösterdiği fezlekeler/neticiler ve Esma-i Hüsnâ cihetindeki üslub-u bedîîsi/ gözü gönlü okşayan uslubu eşsizdir.

Kur’ân’nın ayetleri dünya üzerindeki eser ve fiillerde İlâhî hakikatleri anlatır.

Kur’an, beşerin nazarına san’at-ı ilahiyenin dokusunu açar,gösterir. Sonra o Esmâ’nın örgüsünü akla havale eder.

Kur’ân’ın Cenab-ı Hakk’ın fiilerini açıklar ,bir özet halinde sunar

Kur’ân’ın, bazen mahlukat- ilahiyeyi bir tertiple zikreder. Sonra o mahlukat içinde bir nizam, bir mizanın olduğunu ve onun arkasında ki esma-i ilahiyeyi gösterir.

Kur’ân, bazen değişime maruz ve muhtelif keyfiyata sebep maddî cüz’iyatı zikreder. Onları hakikatin suretine çevirmek için nuranî, küllî esma ile birleştirir ona bağlar.

Kur’an ,kâh olur ki; ayetlerle geniş bir kesrete/çokluğa ahkâm-ı Rububiyet’i serer.
Sonra birlik ciheti hükmünde bir rabıta-i vahdet ile birleştirir. Veyahut bir kaide-i külliye içinde yerleştirir.

Kur’an, Kâh oluyor ki; ayetin zâhirî sebebini, icadın/yoktan var etmenin kabiliyetinden azletmek ve uzak göstermek için müsebbebin gayelerini, semerelerini gösterir.
Tâ anlaşılsın ki, sebep yalnız zâhirî bir perdedir.

Kur’an, âhirete ait İlâhî fiilleri anlatırken, dünyada müşahede edilen fiillerle kalb ve zihinleri ikna eder.

Kur’ân,cüz’î hâdiselerde,İlâhî isimler vasıtasıyla, muhitin/etrafın,çevrenin hakikatlerini gösterir

Kur’ân, bazen insanın isyankârâne amellerini zikredip şiddetli bir tehditle zecretmesi/zorlaması, sonra şiddet-i tehdit, ye’se ve ümitsizliğe atmaması için rahmetine işaret eden bir kısım esmâ ile hâtime/nihayet verip teselli eder.

Kur’an-ı Kerim Allah’ın ezeli ilminden süzülüp geldiği için beşerin yazdığı kitaplar gibi sınırlı ve kayıtlı değildir. Bir kelime ya da cümlesine sayısız manalar yüklenip anlam çıkarılabilir.

Zaten kelime ve cümlenin genişliği müellifin kast ve iradesine bakar. Yani her mana arkasında o kast ve iradenin bulunması lazımdır ki, müellife mal edilebilsin.

Allah’ın ilmi ezeli ve ebedi olduğu için, kelime ve cümle kurgusunun muhtemel bütün manalarına refakat edip onları sahiplenir. Bu husus insanların eserlerinde çok mahdut ve kısır kalır.

Zira insan iradesi ve ilmi cüzidir. Cüzi külliye kapak olamaz. Öyle ise Kur’an’ın kelime ve cümlelerinde sonsuz manaların bulunması tabi ve olağan bir şeydir.

Bütün bu mana ve incelikleri muhatap kitlesinden sadece bir cüzünü teşkil eden insana hasretmek yanlış olur. Kur’an’ın muhatapları sadece insanların avam kısmı değildir.

Kur’an şakirtleri/öğrencileri içinde Hazreti Peygamber (asv)’den tut ta basit fikirli avam bir insana kadar muhtelif tabakalar vardır.

Kur’an muhtelif tabakalara hitap ettiği için elbette mana yönünden çok zengin ve sınırsız olması gerekir. Her insan kendi kameti kıymetince ondan istifade eder.

Ben kendi cüzi istifademi esas alıp "şuna ne gerek vardı" dersem benden üstteki müşterilere haksızlık etmiş olurum.

Allah Resulü (asv)’ın bir ayetten aldığı feyiz, bazen bir peygamberin ömrü boyunca aldığı feyze mukabil geldiğini düşünecek olursak, Kur’an’ın ne denli eşsiz muhataplarının ve istifade edenlerinin olduğunu görürüz.

Sahabelerin Kur’an’ı bütün hasse ve duyguları ile emdiğini ve muhteşem bir mana erleri olduğunu bütün İslam alimleri itiraf etmişlerdir.
Bir Hazreti Ebu Bekir ve Ali (ra)’in Kur’an’dan aldığı feyze bütün ümmet birleşse yetişemez.

Kur’an’nın ibareleri bir levha gibidir, sadece kainat sahnesine işaret ediyor. Kainat sahnesinde ise tefekkür edilecek sayısız mana ve incelikler mevcuttur.

"Okyanustan bir damla" ibaresi bu kainat sahnesinin genişliğine işaret etmek içindir.

Mesela, Allah’ın tevhidine delil nedir, denildiği zaman bir elma gösterilir ve onun üstünde ispat edilir. Elma bir damla, elmalar bir göl, sair meyveler bir deniz, diğer mahlukatlarla beraber hepsi okyanus, tüm kainat ise sonsuz bir bahr-ı ummandır. Kur’an’ın nuru bu bahr-ı ummandan sadece bir damladır.

Tefekkür noktasından bizim nazarımıza belki bir damla, bir göl bir, deniz kafi gelebilir, lakin koca gözleri olan Cebrail, İsrafil, Azrail, Mikail (as) gibi varlıkların yanında bu alemler bir toz zerresi gibidir.
Hem kainat hem Kur’an onlarında kitabı, onlarında rehberidir, sadece insana bakmıyor.

Ayrıca Hazreti Peygamberimiz (asv)’in bu meleklerden daha üstün olduğu düşünüldüğünde, onun istifade alanının ne kadar geniş ve külli olduğu takdir edilir.

Özet olarak, Allah Kur’an’ın sayısız manalarını okuyacak sayısız mahlukatı ve nazarı yaratmıştır. Öyle ise okyanus tabiri hafif bile kalır.

Öyleyse gayret bizden, başarı ancak Allah’tandır



Allah:
“Ey Âdem,
bunların isimlerini onlara söyle” dedi.
Âdem isimleri onlara bildirince,

Hak Teâlâ:
“Size, «Göklerin ve yerin gaybını
ben bilirim;
ayrıca sizin açıkladığınızı da
gizlediğinizi de bilirim» dememiş miydim?”
buyurdu. (2)

“Rabbimiz!
Hiç şüphesiz sen,
bizim gizlediğimizi de bilirsin,
açığa vurduğumuzu da.

Çünkü yerde olsun, gökte olsun
hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz!” (16)

Allah’ın ilmine göre
sizden birinin niyet ve sözlerini gizlemesiyle
onu açığa vurması,

yine içinizden birinin
gecenin karanlıkları içinde saklanmasıyla
güpegündüz ortalıkta gezip dolaşması arasında
hiçbir fark yoktur. (15)

Yeryüzünde ne varsa
hepsini sizin için yaratan,
sonra semâya yönelip onları
yedi kat gök olarak tastamam tanzîm eden
O’dur.
O, her şeyi hakkıyle bilendir. (1)

Kadınları boşadığınızda,
onlar da bekleme süresini tamamladıklarında
ya onları yanınızda güzellikle tutun
veya kendilerinden tatlılıkla ayrılın.

Sırf kendilerine haksızlık etmek
ve zarar vermek için
onları nikâh altında tutmayın.

Böyle davranan,
sadece kendine yazık etmiş olur.
Sakın Allah’ın âyetleriyle eğlenmeye kalkmayın.

Allah’ın üzerinizdeki nimetlerini
ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı
ve hikmeti düşünün.

Allah’a karşı gelmekten sakının
ve iyi bilin ki Allah,
her şeyi hakkiyle bilmektedir.(3)

Ey iman edenler!
Belli bir vâde ile
birbirinizden borç alıp verdiğiniz zaman
onu hemen yazın.

İçinizden biri onu doğru bir şekilde yazsın.
Yazmayı bilenler,
kendisine Allah’ın öğrettiği şekilde
yazmaktan çekinmesin de yazsın.

Borçlanan kimse de,
borcunu söyleyip yazdırsın.
Rabbi olan Allah’tan korksun da
ondan en küçük bir şey eksiltmesin.

Eğer borçlu yarım akıllı
veya küçükse
yahut bizzat yazdırmaya güç yetiremiyorsa,
o takdirde velîsi doğru bir şekilde yazdırsın.

İçinizden iki erkeği de
bu anlaşmaya şâhit tutun.
İki erkek bulunmazsa
o takdirde şâhitliğini kabul edeceğiniz kimselerden
bir erkekle,
biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatabilmesi için
iki kadın şâhit olsun.

Şâhitler,
çağrıldıkları zaman
şâhitlik yapmaktan kaçınmasınlar.

Az olsun,
çok olsun
borçları vâdesiyle birlikte yazmaktan üşenmeyin.

Böyle yapmanız,
Allah katında adâlete daha uygun,
borcu ispat etmeniz için
daha sağlam
ve şüpheye düşmemeniz için
daha elverişli bir yoldur.

Ancak aranızda hemen
o anda hazır mallar üzerinde
yapacağınız peşin alışveriş olursa,
bu takdirde yazmamanızda size bir günah yoktur.
Fakat yine de
alışverişlerinizi şâhit huzurunda yapmanız daha iyidir.

Ancak ne yazana
ne de şâhitlik yapana bir zarar verilmemelidir.
Şâyet onlara bir zarar verirseniz,
şüphesiz bu sizin için günah olur.

Allah’a karşı gelmekten sakının!
Allah size ihtiyaç duyduğunuz bütün hükümleri
ve her işte uymanız gereken yolu öğretmektedir.
Allah, her şeyi hakkiyle bilendir. (5)

De ki:
“İçinizdekini gizleseniz de açığa vursanız da
Allah onu bilir.
O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir.
Allah’ın her şeye gücü yeter. (6)

Allah’ın size olan nimetlerini
ve “İşittik ve itaat ettik!” diyerek
verdiğiniz kesin ve bağlayıcı sözü
hiç hatırınızdan çıkarmayın.

Allah’a karşı gelmekten sakının.
Şüphesiz Allah,
sînelerde gizli tutulan bütün sırları
hakkiyle bilir (7)

Peygamberin vazîfesi sadece
tebliğ etmektir.
Allah açığa vurduğunuz şeyleri de,
gizlediğiniz şeyleri de bilir.(8)

O, göklerde ve yerde
ibâdete lâyık tek Allah’tır.
O sizin gizlinizi de açığa vurduğunuzu da bilir;
yine hayır veya şer ne kazandığınızı da bilir. (9)

Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır;
başkası onları bilemez.
Karada ve denizde ne varsa hepsini
O bilir.

O’nun bilgisi dışında
dalından bir yaprak bile düşmez.
O, yerin karanlıkları içindeki bir tek dâneyi,
yaş ve kuru ne varsa her şeyi bilir.

Bütün bunlar,
gerçeği tüm netliği ile gösteren
apaçık bir kitapta yer almaktadır. (10)

Gökleri ve yeri
gerçek bir gâye ve hikmet ile,
yerli yerince yaratan O’dur.

“Ol!” dediği gün
her şey birden oluverir.
O’nun sözü gerçektir.
Sûra üflendiği gün de
bütün varlık
ve mutlak hâkimiyet O’nundur.

O,
duyuların kapsam alanı dışında kalanları da
kapsam alanına girenleri de bilir.
O,
her hükmü ve işi
sağlam ve hikmetli olandır
ve her şeyden haberdârdır. (11)

Şu hâle bakın,
onlar sırf içlerindekini
Peygamber’den gizlemek için yan çizer,
göğüslerini eğip bükerler.

Dikkat edin!
Onlar örtülerine büründükleri zaman bile
Allah onların gizlediklerini de
açığa vurduklarını da bilir.

Çünkü O,
sînelerde saklı tutulan
bütün gizlilikleri hakkiyle bilendir. (12)

Allah,
her dişinin neye gebe olduğunu,
rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağını bilir.
O’nun katında her şey
bir ölçü iledir. (13)

O,
duyular ötesini de,
duyuların algı sahasına gireni de
hakkiyle bilendir.
O, ululardan ulu,
yücelerden yücedir.(14)

Allah,
sizin gizlice yaptıklarınızı da bilir,
açıkça yaptıklarınızı da. (17)

Şüphe yok ki Allah
onların gizlediklerini de
açığa vurduklarını da kesinlikle bilir.
O, büyüklenip duran kimseleri
asla sevmez.(18)

Sen sözü açıktan söylemiş olsan da
gizli söylemiş olsan da
Allah için birdir;
çünkü O
gizliyi de,
gizlinin gizlisini de bilir. (19)

Şüphesiz
sizin ilâhınız ancak Allah’tır.
O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur.
O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır. (20)

1) Bakara / 29. Ayet 2) Bakara / 33. Ayet 3) Bakara / 231. Ayet
5) Bakara / 282. Ayet 6) Âl-i İmrân / 29. Ayet
7) Mâide / 7. Ayet (8) Mâide / 99. Ayet 9) En’âm / 3. Ayet
10) En’âm / 59. Ayet 11) En’âm / 73. Ayet 12) Hûd / 5. Ayet
(13) Ra’d / 8. Ayet 14) Ra’d / 9. Ayet 15) Ra’d / 10. Ayet
16) İbrahim38. Ayet 17) Nahl / 19. Ayet 18) Nahl / 23. Ayet
19) Tâ-Hâ / 7. Ayet 20) Tâ-Hâ / 98. Ayet

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Hayrullah
Hayrullah , @hayrullah1
19.2.2023 15:45:20
Yüreğine sağlık hocam şiirinizi beğeniyle okudum tebrik eder hayırlı çalışmalar dilerim Allah’a emanet olunuz esen kalınız
deniz_tayanç1
deniz_tayanç1, @deniz-tayanc1
19.2.2023 12:55:55
Allah'a hiç bir şey, gizli kalamaz.
Utanalım Allah'tan.
Amellerimizi müminler ve Allah Rasulü bilecektir.
Vay halime!

Çok saygımla Üstadım.
ŞÜKRÜ ATAY
ŞÜKRÜ ATAY, @sukruatay
19.2.2023 10:53:16
Yüce Kur'an-ı Kerim için meal çalışmanızda Cenab-ı Hak'tan muvaffakiyet diliyorum.
Depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum🙏
Milletimizin başı sağolsun. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Cenab-ı Hak bizleri felaketlerden uzak eylesin.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Allah'a emanet olun.
Nurettin GÜLBEY
Nurettin GÜLBEY, @nurettingulbey
19.2.2023 10:44:02
Tebrikler Saygıdeğer Üstadım...Anlamlı ve güzel bir şiir,kutlarım...Selam ve saygılarımla...
Osman NALBANT
Osman NALBANT, @osmannalbant
19.2.2023 10:33:45

*** Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz *** şiirini, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı, içtenlikle KUTLUYORUM...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL