14
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1782
Okunma

Yerli yerinde hatıralar
fısıldayıp geçen yıllar
kuruntu uykusu eski yüzünde kalan
dudağı bükük küskün bir çocuktu
zaman ne çabukta ördü ağlarını
her duygusu iplik iplik…
Unutuldular;
eşyalarda kaldı yıllar
gaz lambası gölgesini eskitti önce
ışıklarını sakladı
oysa sayısız karanlığı kucaklarken tüketti fitilini
unutma odasında uyudular
yansıyan ne varsa üşüdü
yanan rüyalardı eksilen gazı
isli camlarına sarılıp
geçmişle sevişti tenhalarında
nefesler de sustu, anılar da
telaşlı günler çekildi perdeye bir bir
şen kahkahalar, hüzünler
insandan yana ne varsa
sigara dumanıydı sanki sinen özlemler
boncuklarına dizildi eski eksik düşler
az bir ışıktı onları güne çıkaran
nefesi kesik karanlık odada
gümüş sürahi susuz bir yaz
kulpunda kalan el izleri
ıssızlık bırakmıştı ardında
ahşap kokusuna yenik düşen rutubetle
ıslanıyordu gümüş teni…
ağlarda epriyen huzmelerine
örümcek geçmişin izlerini gizledi
ilmek ilmek ördü tozlanmış umutları
ne çok dolandı ayakları maziye
şeffaf bir iple işledi geçmişin kapısını hazla
sökülen, dökülen anılara inat…
bir akşam güneşi çağırdı hatıralar
gaz lambası yanmaya soyunurken
sürahi gözyaşlarını sevinçle doldurdu
silkeledi perdeler tozlarını gülümseyerek
örümcek sessizce terk etti odayı…
sabahlar güneş taşıdı ışıklı avuçlarıyla
ısındı can geldi anılara bir bir
dillendi fotoğraf kırık bir şiirde
çünkü; yaşam anlardan doğardı…