0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
444
Okunma
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Dominik Cumhuriyeti’ndeki diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan ve bunun bedelini 25 Kasım 1960 tarihinde canlarıyla ödeyerek bugünün sembolü haline gelen “Mirabel Kardeşler”e selam olsun...
Patria, Minerva ve Maria adlı üç kız kardeşin mücadelesini daha iyi anlamak için tarih sayfalarına kısa bir yolculuk yapalım. 1930’dan 1961’e kadar Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Rafael Trujillo’nun diğer bütün diktatörler gibi halka vaat ettiği tek şey baskı ve zulümdü. Mirabel kardeşler, diktatörün baskı rejimine karşı durdukları için defalarca hapse atıldı. Bir 25 Kasım günü, üç kardeşin arabasını yolda durduran Trujillo yandaşları, onlara önce tecavüz ettiler, sonra da öldürüp uçurumdan aşağı attılar. Öldürüldüklerinde Patria 36, Minerva 34, Maria Teresa ise 24 yaşındaydı. Vahşice katledilmeleri akıllara Maria Mirabel’in şu sözünü getirdi: “Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz!”
KELEBEKLER ZAMANI
Bu üç cesur kadının katledilmesi diktatörün sonunu hazırlayan süreci başlattı. Bu nedenle, Mirabel kardeşler baskıya, zulme direnenlerin simgesi oldu. Kardeşlerden birinin kod adının “Kelebek” olmasından esinlenerek “Kelebekler” adıyla anıldılar. Mirabel kardeşlerin hayatı ve mücadelesi hakkında “Kelebekler Zamanı” isimli bir roman yazıldı ve bu roman aynı isimle beyazperdeye uyarlandı. 1981 yılında Güney Amerika Kadın Çalıştayı’nda, 1999 yılında ise BM tarafından, üç kardeşin öldürüldüğü gün “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” ilan edildi.“(Sayın Aylin Nazlıaka’nın 25 Kasım 2021 günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınladığı „KELEBEKLER ÖZGÜRLEŞTİRİR“ yazısından alıntıdır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
Korku mu?
Bende boşuna arama onu!
Duru su gibiyim
derindir dibim,
kızarsam kaynarım
değeni yakarım,
dinginim ama
sığmam kabıma!
Buğu gibi hür bir umut
kıvamına varınca;
Çıkarım göklere olurum bulut,
rastlarsam orada şiddet-soğuğa
kar, tipi, su olur
çisem-çisem yağarım yağmur,
dinginim ama
sığmam kabıma!
Akan suyu barajladığın gibi
beni bir setle hele,
yada şiddet-baskı ile
dene sindirmeyi!
O kadar çoktur ki arddaşım-yoldaşım-eşdaşım,
başaramazsın bunu sen arkadaşım.
İyisimi;
Bırak bu “kek olma” kibirini
de,
gel verelim el-ele;
"Bir Çisem Su" gibi()
düşem
yem-yeşiline.
Umut olam,
kokam burcu-burcu.
Emem seni,
sinem sana,
feth’edem kalbini,
"güm-güm" şakaklarında.
Erem, ten gözeneklerine.
çıkam,
ter.
Yürek dinamo olur gayri
bilmem-kaç-beygir,
akciğer kompresör, soluksuz hava basar.
Gözbebeklerinde şimşek,
kafanda yağmursuz bulutlar
ve gök Gümbürtüsü.
Döner başın bir-hoş,
alkolsüz sarhoş.
İnci gibi dökülür mutluluk dudaklarından,
sımsıkı kelimelerle.
Gırtlak kuru, göz sisli, "Uf’lar" lokamatıv gibi ağız.
Kaynayan kan coşar, koşar için-için,
karanlıkta kaybolmamak için
fokurdar Lav,
sarsar,
depremden debelenir vucut,
özüm-özüm erirsin gözyağında,
bitkin.
Bu Sevda’nın Harbi’sidir, erkeğim;
"Aşk yatakta bir fışkırık döl değil!"
Birde bunun
„Birlikte-Erinen-Doruğuna" sı var,
"Duyarlı" da derler adına.
Kadın olman da gerekmez.
"Kim altta?" Kantarıyla varamazsın tadına,
sevecen!
Dere’de yatağında akar,
Uslu pınar olur birdenbire sel-şelale!
Doğumunda çay olan kaynak;
beslenir doğadan, büyür, dinçleşir olur dere.
Ergenlikte ırmak,
yetişkinken nehir,
bitiminde ulaşır engin denize.
Derenin de şiiri var;
Türküler, ağıtlar, oyun havası oynak
ve mutlu-üzgün-aşık ozanı.
Görmedim senden başka, Kara Zurna‘m
volkana şiir yazanı!“
() Yana yatık/içeri şiir SEVDA DİZELERİ 4 şiirimin küçük bir parçasıdır.
5.0
100% (1)