8
Yorum
42
Beğeni
4,7
Puan
1360
Okunma

Onuncu köyde haziran, çıktım seyran tepesine
Yolları diken bürümüş, ot biçim orak zamanı.
Bir de ahbabım olmuştu, işgüzarların aksine
Yutkunup kelimeleri, meçhul hesaplara daldı.
Annesinden öğrendiği tariflerle yetinmedi
Kuru ekmeğe ayranı üfleyerek katık etti.
Zulasında türlü türlü şifalı kır bitkileri
İtinayla taşa serdi, derdini anlayamadım.
Olan bitenden habersiz, sanki doğuştan ahrazdı
Uzakta çakal sesleri, zat istifini bozmadı.
Şerden, beladan çekinse, mecburen tedbir almaz mı?
Yaşamaktan yoruldu mu bezdi mi anlayamadım.
Belki de talihine küs, öfkeyle kırdı sazını.
Dağlar feriştahı olsa, yakası sökük olmazdı.
Ağa paşası olsaydı, boynu bükük dolaşmazdı
Kafkasör’ün sefili mi, kurdu mu anlayamadım.
Üslubuna bakılırsa, çağın mühim şahsiyeti
Mazlumun asaletiyle, bir mahkumun silueti
Avuçlarını açarak, Yaradan’a sitem etti.
Dimağında zincirleri kırdı mı anlayamadım.
Belliydi, zaman içinde hayli kıssalar derlemiş.
Sinsi övgülere kanıp, entrikalara yenilmiş.
Düşmüş mahpus damlarına, yıllarını yele vermiş.
Kaybettiği mevsimleri buldu mu anlayamadım.
İcazet arif olanın halinden ibret almaktır
Temkinli düşüncelerle hayatı yorumlamaktır.
Rahman’ın sevgili kulu, Yusuf sabrıyla sınandı
Kör kuyularda ışığı gördü mü anlayamadım.
Haktan başka gayesi yok, çopurlaşmış dirsekleri
Şekil-şemadan ziyade, fikirdir kulun cevheri.
Kimi alimlerle sırdaş, fethederken gönülleri
Cambazların fıtratını çözdü mü anlayamadım.
Ömer ÇELİK
5.0
92% (24)
1.0
8% (2)