12
Yorum
54
Beğeni
5,0
Puan
1878
Okunma


sana dün bir kolye aldım,
rengini güneş var eder teninde
usta bir lazerci hilesi bu;
ölmeden önce son bir dans
kelebek dilinde vuslat için reverans
kapılardan beşi kapalı, dördü açık
birazdan birini bırakırım aralık
telefonda yine aynı şarkı çalıyor
kablo da sıkıntı olmalı, hafif cızırtılı
biz eve doğru yürürken
ayaklarına kum girmiş gibi
huylanır birbirine dargın parmak uçları
bir şiir yazdım dün
yine dün
en çok ortasından ayırdım kitabın
geriye, kalanla adil olması adına
saydam, arafta binlerce günden geriye
nedenini de hatırlamıyorum ama uyudum
ve bir yolunu bulup
artık sigaraları tam ortasından
yüzyılın mucidi havasında söndürüp
üzerine konuşulmayan mısralar gibi
en kırılgan yanından sıyırdım şiiri
geriye yalnızca kıyametti kalan .
insan için erken, filmler için artık geç
yirmi dört yaşında bir film bulup izledim
bir ağaç gibi ezilen toprağı savunuyordu
hikaye böyle değil de, bazı bazı hatırlatıyordu
hatırlanan bir yana, hatırlayan ölüyordu
başta kuru bir öksürük, az biraz melodrama
klarnet sahiden, tren biraz biraz oluyordu
gerçek sıkıcı, bozkır melanet, dert üstüne dert
bir gün tasasız geçeceğine inansaydı
sahipsiz olamazdı böylesine güzel keramet
üzücü tarafı ne filmi ne de müziği
ya da şimdi çoktan ölmüş başrolda ki
değildi hiçbiri,
değildi dün,
yazılmış şiirde ki
geçen gün gibi
modern çağa inat insan yürürken anlıyor
hayatın yine de yavaş ilerleme isteğini
yavaşça ilerledikçe keyif veriyor
aynı aralık bir sokağın başında kedileri
aynı yavaşlıkta sevdikçe farkına varıyor
gözlerin hangi yaşta olursa olsun
aynı bakabilme arzusunu
bu dingin, yavaş huy sağlıyor
sonra şarkı bitiyor, o şarkı yine, yine çalıyor
kanıyla insan yaşıyor,
kan yavaş yavaş akıyor
kimi için hayat yeni baştan başlarken
sonra işte eski bir sehpa da Eylül geliyor
Eylül taşlarını döküyor,
taş kırılıyor
birkaç çivi duvarı incitiyor
duvar yalnızca ’of’ çekiyor
’of’ çekerken zaman taşlanıyor
anlayan, bekleyen, cezalandırılaran:
dayanan; bir o kadar da geriye kalan
masa, sehpadan daha nazlı çıkarken
duvar incinip defalarca of çekerken
şaşırmış gibi sehpa olduğu yerde durup
uygunsuz bir şekilde yalan söylerken
şarkı en beklenmedik yerinde bitiyor
sehpa ’o şiiri ben yazdım’ diyor
üzerine söz söyleyecek adam değilim
sana dün bir kolye aldım,
kelebek misali hızla gitmen için
ne masaya ne de sehpaya aldırmadım
kan rengi misali bir ikindi vakti
yazdığım şiiri aralık kapıdan bırakıp
düşen taşları avucumda toplayıp
masaya bırakırken
bir elimde sigara,
düşen külüyle şiiri bitirip
hiç değişmeyecek bazı şeyler için
dışarı çıktım.
bir kelebek kondu omzuma
bir gül siyaha boyandı uzak doğumda
dün çok güzeldi, sen vardın bu sokakta
bir daha görür müyüz bilmem ama
Eylül çok yakında.
5.0
100% (22)