0
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1359
Okunma

bir o kadar tesir etti kırmızı
beyaz elleri vardı saadetin
mutluluk karşıdan karşıya geçerken
an sızıya karıştı gölgesiz asfaltta
gördüm ve bekledim olacakları
bir şarkı, çaldı durdu. yine çaldı
tam beş kala idi sıraya girilmişti
ellerinde herkesin aynı renkte adi kağıt
adi yüreklerden bilindi bu melanet
tekrar dedim, yaşanabilir mi tekrar
dolanırdım şehri baştan başa
bir baş daha eksik olsa ne yazar
ince bir kalem gibiydi gözleri
kaldığı yer sakin ve şaşkın bakışlarca
yaşlı iki memeye yaklaşıyordu
sarkık ve üzgün iki surat
karşı karşıya; yan yana
bir ses, bir müzik; uğultu değildi
dans ederken gölgemle
ah dedim, ne tuhaflar
film merakına file aşık olanlar
ve çöl mağdurları kadar da teneke
fazlasıyla mağrur, geveze.
anne, oğur beni aşka
delikanlı çağlarının lirik mısraları
yutkunmakla geçirmek oldu cezası
her adım beş yaşında jüstinyen
bir o kadar tesir eden kırmızı
ince tuğlalar üzerine yükselen mabedi
taşıyordu halkın kanını bahçesinde
başka türlü anlatmam lazımdı
başka türlü yemini bozmam
ve geçeni, geçemeyeni yazmam
hangi yaş yakışıklıysa o andan itibaren
ölmek istiyordum
ilk kavgasında liselinin burnundan gelen
kan aşk içinse, hayat pek anlamsız
kanlı elleriyle bir adam sokak başında
’gel’ diyor ölüm yer değiştirirken
delikanlı, saç baş kıyafet janti, o biçim
bunları yüzyıl önce duymuş gibi geçtim
yaşamamış gibi, olmamış gibi seçtiğim
ömrün hüznünü karanlığa serdim
bir ıslak kelebek kaldı kanatlarınca
uçamamak, gidememek de kaldı
çok şey kaldı insan olmaktan hallice
gurursuzca dizildik kaderin karşısına
dem vurulduğumuz yitim bile saygısızca
hükmedenlerin dilinde çağırdım maziyi
aşağılık bir tutsak bile daha namusluydu
cezasını kabul ettiği günden beri
sıcaktı ellerim, günahım kadar sıcak
çay bardağında söndürdüm sigaramı
her şey gibi zararlıydı ağzıma aldığım
ve kalbime sevgi sanıp sarıldığım
yakacaktım ellerimi, inan yakacaktım
otsuz, korsuz ve onursuzca halledip
bir daha asla hiç yazmayacaktım
dayanamadı rengi alemin
bahtına ne çıkarsa şanslı sayıldı
bir çocuk kül tablasına
salyangoz toplayıverdi
-bu anne, bu abla, bu da baba.
dans ediyordu yokluğun gölgesi
bir sağa bir sola
durmadan tiksindim
durdum ve yaktım
delikanlı çoktan geçmişti yaşamın
ağır aksak elbisesiyle alında bir iz
tam ortasından hayatın
bahane olmaksızın
burnunda ve elinde kan
adaletle, kavgayla, saygıyla yaşatanı
aradım ve hikayesine taptım
bir o kadar da tesirli kırmızı
artık yasaktı
aldı, aktı.
5.0
100% (5)