6
Yorum
44
Beğeni
0,0
Puan
1051
Okunma

bir şeylere üşümenin adıyla başlayan
dilimizde göç
çekingen sabahların
uyku çalmış uçlarına devinir
devrilirken sesin kül rengi
aşk kalabalık
ve kimsesizliğin yolcusu
trenler almazsa bizi
bir tuhafsa içimiz beklemekten
yorgunsa gözlerimiz anılara
el sallarken durmuyorsa kalbimiz
sevişirken ölmeliyiz yeniden
tanıdık peron ışıklarında
o kentteysek
ve ayak izlerimizi fırlatıp
gölgesini saklayan yağmura
içimiz bir hoş
dayatılmış yalnızlıkları yükleniriz
sayısız aşk doludur ceplerimiz
öldürdüysek çocukluğumuzun kokusunu
tuhafsak ve eziksek
eksiksek
anlarız ki yabancıyız
içimize yağan çok sesli yağmura
tek sesli acıyla
adımız ağrının en ağır tonuysa
yara alır kaybetmekten korktuğumuz her renk
ve aşkın ışığa dönüşünü gösterir
göz kapaklarının rahminde büyüyen ayrılığa inatla
dokursa sessizliği asırlar öncesinden günah
ölürüz kıyametimiz ekşir
ıslanıyor şehrin yüzgörümlüğü
üşüyor gözlerimin denizi
ışıklar şifreli yağıyor şişeden içtiğim şaraba
kötü kokuyor ellerim
daha da çok bıçakla beni
ya da ört üstümü ömür…
alicengizoyunu
(...öyle bir düşüyorsun ki üstüme, kalkıp öpesim geliyor… ölesim de peşinden…)