7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1221
Okunma
Tren çığlıklarla geçiyor içimden.
Bilmezdim yüreğimde bir istasyon barındıracağımı
raylarında sarmaşıkların kırılacağını.
Nereye gittin diye sorgularken
konduktörü olmasını becerememişim
sensizliğe yol alan yüreğimde ki trenin.
İstasyon boş şimdi yüreğimde.
Ne bir tren çığlığı duyulmakta
ne de saat başı anons yapan adam.
Kulaklarıma çarpan, ölüm çığlıkları sadece
sarmaşıklara düşlerini asan serçelerin.
Dilim hep aynıyı türküyü çığırmakta
biz sevmesini öğrenebildik mi diye.
Begonyalar alev alıyor duvar kenarlarında.
Ruhum, fahişenin son müşterisini bekler gibi beklemekte
yorgun, bitkin, harap ve gizli bir pişmanlık ile.
Penbe bir şal’ın kıvrımlarında ki tüyleri
okşuyor sensizlikte acıyan ruhumu.
Kaçıncı bahara girmek üzereyiz yokluğunun
gökkuşağından önce mi gitmiştin
yoksa yüreğime düşen ilk cemreyi görmüş müydük.
Hangi dağın eteklerine vardın şimdi
geçtiğin vadilerde bir bensizlik hakim mi kompartımanına.
Hala bir ben mi çığarmaktayım dilimde ki türküyü?
Biz sevmesini öğrenebildik mi diye.