5
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
760
Okunma

Bir zamanlar
boynunun kenarında usulca yürüdüğüm
bir kadın vardı
Bazen gerdanındaki uçurumda
Nadiren bileklerinin kıyısında
Telaşlı ve çıplak dudaklarım
sanki ateşe basardı
Fırtına kopardı -zor alıştığım-
ellerim -acemi- yönünü bulamazdı
O yürümezdi hiç boynumun kenarında
Bazen kurumuş çiçeklerle
yakardı dudaklarını
Nadiren küle dönmüş düşlerimin
közünü kullanırdı
Bir zamanlar
konuşmadan önce -incinmesin diye-
cümlelerimi yıkadığım
bir kadın vardı
Çokça dua okunmuş sabır ile yıkardım
şefkat ve nezaketle
Nadiren dikenlerini ayıklamadığım
rengarenk güller ile
Sesimi sevdiği mevsime benzetmeye çalışırdım
Ve belki konuşurken
elimi tutmak ister diye
önce ellerimi ısıtırdım
O yıkamazdı hiç cümlelerini
Bazen yeni bilenmiş bıçak gibi
öfkesini
tüm harflerine iliklerdi
Nadiren kırlangıç izinden yapılmış
uçarı neşesini
Bir zamanlar
saçlarını rüzgara benzettiğim
bir kadın vardı
Bazen gecenin nefesine
Nadiren darağacının ilmeğine
Koklardım uzun uzun
cennette örülmüş gibi
Öperdim
o utanıp kapatırdı gözlerini
O dokunmazdı hiç saçlarıma
Bazen tehdit eder gibi konuşurdu
özellikle alnıma düşmüş olanlarla
Nadiren göz göze gelirdi
yolun sonu beyaza çıkanlarla
Bir zamanlar
şiirler d/okuduğum
bir kadın vardı
Çokça doğum sancısı ile başlardı
kalemim güne
Nadiren yağmurunu saklayan bulut
-ama yüzünde gülümseme-
Satırlar dolusu ziynet derdim
ıslatma dudaklarını artık
hayali kahramanlar ile
Bırak kimi yorulmuş tay gibi
dinlensin
gamzelerinde
kimi de kulaklarındaki küpe
O okumazdı hiç şiirlerimi
Bazen yanmamakta direnen çakmağı önemserdi
-yahut sigarasının kahveden önce bitişini-
Nadiren şiirlerin içinde
isminin nasıl geçtiğini
Bir zamanlar
ömrümden bir kadın geçti
O kadın
“bir zamanlar…” cümlesine
gömülmeyi seçti…
Özgür SARAÇ/Râzı
26122020Denizli