7
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
670
Okunma

Süzülür şafağa kızıl kelimeler
Yanmaya hazır kuru kibrit taneleri gibi
Dökülürken dilden zehir nağmeler
Bir çift tatlı kelam ölür uğursuz alacalada
Yangınına körük tutar yitilmemiş gece şafağa
Gün kara giysilerini giyerek doğar
Yorgun çoğraya’nın yıkanmaya aciz doğasına
Sadakati içindeki fitneler bulandırır
Akarken gönül ovasına
Gönül’ün durup dururken
Birden deliren anlamsız çoşmalarına benzer
Şafağa yüz süren asil gurur
Çünkü ağır gelir yalan,riya ve yapmacık sevişmeler
Kocaman ağır bir yük olur geçer her salise
Bir gece saklayamaz tonlarca zifir durtuleri
Taşıyamaz üzerine çöken şeytan’i yükü
Patlar ortasından yararcasına karanlığı
Sıkışırtırır yüreğinin bir köşesine siyah olan ne varsa
Sonra saplar aydınlığına kor bıçağı
Ucu nerden çıkarsa
Kaç ömre mal olacaksa
İntihar bombaları
Patlar bir yerinde et yığınından inşa edilen
Kemikli şehrin
Al yuvarları incitir pırtılaşmış ekşi söylemler
Gezerken damardan oluşan cılız sokakları
Dayanmaz yıkılır en ufak felakette
Büker boynunu sevgi salkımları
Ezik durur dalında
Suratını asar sabah rüzgarı
Bürünür ağıt havasında esen kanlı bir sazağa
Sonra iki cenaze kalkar ruh çıkmayan bedenden
Bir feryat kopar ardında,ama sessiz,sessiz
Hiç kimse farkına varmadan
Bir sevda ölür daha gün doğmadan
Birde kuşlar ölür aydınlığa henüz kanat çırpmadan
Mehmet Kılıçel
Soğukdoğulu
5.0
100% (13)