16
Yorum
35
Beğeni
0,0
Puan
1553
Okunma
günler uzamaya başladığından beri
daha zahmetsiz sabaha ulaşmak
saat:00:45
güzel şeyler yazmak istiyorum
karanlık buna engel değil
lakin nasıl anlatabilirim aşınmış bir taşa
suyun suya kavuşmak arzusunu
ya da denize ulaşamadan kuruyan ırmağa
aslında bunun bir son değil de
yeniden başlamak olduğunu
saat:02:20
sık sık ellerimi yıkamak için yerimden kalkıyorum
suya sabuna dokunuyorum sık sık
gece soğuk
gecenin yüzü asık
insanlar ölüyor sık sık
çocuklar
kadınlar
gencecik fidanlar
ateş düşüyor yoksulluğun kalbine sık sık
ve bu çoğu insanın umurunda değil
insanlardan soğuyorum
midem bulanıyor
migrenim tutuyor sık sık
aynaya bakıyorum
acı bir tebessüm
gittikçe derinleşen çizgiler
her biri birer gözyaşı yatağı
ağzım deltası gözyaşlarımın
saat:02:30
ellerimi kurularken tekrar göz göze geliyorum kendimle
bugün dünden farklıyım
bazı şeyleri biliyor olmak istemediğimi de fark ediyorum o anda
çünkü insan çoğu zaman bildiği şeyler yüzünden çekiyor en büyük acıyı
avunmaya ihtiyacım var
canım kendim elini uzatıyor
saçlarımı okşuyor
gözleri hâlâ üzerimde
-bildiklerin birer damla hicran
bilmediklerin okyanusun senin
sakinliğin bu yüzden
bu yüzden bereketli suskunluğun
yarın bugünden daha tecrübeli uyanacaksın diyor
kendimin uyuyamadığımdan haberi yok
bunu bilmek güzel
avunuyorum
saat:03:40
bir yeşilçam klasiğinin tam ortasında buluyorum kendimi
içimi titreten bir gülümseyiş yayılıyor yüzüme
çok uzakta olmayan bir köy
orada kalbimin içinde
benim köyüm
dağlarında kekik kokuları
deresinde çamaşır yıkayan kadınlar
gülen oynayan şarkı söyleyen şen çocuklar
elimde tahta bavul az sonra unutmama şehrine kalkacak olan trenin son yolcusuyum
feritin ve diğerlerinin yaşamıyor olduğu gerçeğine inanmak istemiyorum
sonra sen geliyorsun aklıma
dünya güzeli bir ses ağaç dallarındaki olgunlaşmış elmaları döküyor kucağıma
‘’bu dünya yalan dünya
yalan yalan yalan dünya’’
saat:05:10
nefes alıp verdiğin halde alıp da veremediğin hissi çok yorucu
içime sığmaz oluyor kendi içim
daralıyorum an be an
kalkıp balkon kapısını açıyorum
badem ağacım yalnız değilsin der gibi duruyor karşımda
tatlı bir esinti yalıyor yüzümü
aceleci bir çiçekle selamlaşıyoruz
ilk sert rüzgarda düşecek dalından belli
ama öyle güzel ki
saat:06:30
sokağa çıkıyorum
denizle kavuşmamız lazım
kestirme bir yol var
sağı solu beyaz duvar
duvarda kırmızı yazılar
hızlıca yürüyorum
köşeyi dönünce sahildeyim
gözlerim vefayı arıyor
vefa yok
vefa kayıp
bkz:VEFA
umut kesilmiyor gidenden
gözlerim hâlâ vefayı arıyor
yürüyorum
mevsim kendinden usanmış ben ölümden
kırılmış soğuk
erken gelen bahara gücenmeden
hicran aydın akçakaya