0
Yorum
10
Beğeni
4,8
Puan
734
Okunma

Zamanın birinde arkadaşlarının kendisine Ritsa diye hitap ettiği bir prenses yaşarmış. Abhazyada bir göl aslında Ritsa ve dinginliğinden dalgasızlığından güzelliğinden dolayı o prensese hep Ritsa demişler...
Bu hikayeden çok etkilenip Ritsa gölünü görmeye gittim. Gelirken bana bu şiiri hediye etti Ritsa gölü...
Aslında hikaye uzun aklınızı fazla yormadan çok kısa olarak anlatmaya yada anlatmamaya çalıştım ve orada çektiğim gayet acemice olan bir resimde yükledim... Resimdeki iki ağacada isim verdim ağaçların haberi var çünkü gövdelerine dokunup isimlerini söyledim...
Hikaye bu ya işte sanki o prenses gerçekten varmış gibi ona şiir yazdım... Gerçek olan ise orayı görmüş ve çok hislenmiş olmam...
Önce yemyeşil bir yolda
Ciğerine dağ çeke çeke çıkacaksın
Sağında gökyüzünden inen en narin şelaleler
Yere ulaşmadan buhar olup kayboluşuna bakacaksın
Solunda uçurumlar
Su sesleri dolduracak kulaklarını ağzına kadar
Kanyonun arasındayken karınca gibi kalacaksın
Burnuna her adımda başka bir koku gelecek
Yüreğinde renklerin bin bir çeşidini karıştırıp
Tek renk olacaksın
Ağaçların boyu gözlerinin ekranına sığmayacak
Güneş yeri kurutmuyor olacak
Nemden neredeyse yosun tutacaksın
Sahipsiz atlar geziyor olacak
Yelelerine bakınca saçlarından utanacaksın...
İşte bu yemyeşil parmaklıklı doğa hapsinde
Özgürlüğün tadına varacak
Bulutların hizasına ulaşacaksın
Seni Prenseslerin en güzeli RİTSA karşılayacak
Gökyüzünde göl olur mu deme
Kafkasya’nın dağlarında buna inanacaksın...
Ritsanın başında iki ağaç
Adlarını ben koydum birde sen biliyorsun
İçimde birleşik nem varsa anlattım sana
Şimdide kendini dinliyorsun....
Gördüm evet seni gördüm
Gülümsüyordun en dingin en berrak halinle
Kıyıya vuran saçlarını doldurdum avuçlarıma
Yüzüme sürdüm
Bacaklarım titriyordu asaletinden
Sağ omuzundan başlayıp sol omuzuna kadar ancak yürüdüm
İnemedim kalbine dokunamadım
Nefesim yetmezdi ölürdüm
Bulutların hizasına gömülürdüm
Boğulmak mı denirdi buna adı neydi
Bilmem ki sence nasıl görülürdüm...
Kelimelerimi yürek ormanından kestim
Sana geldim
İster tutuşturup yak, ister olduğum gibi bırak
Suya sarılamıyor insan, ben sana geldim
Kuvvet verişine, güçlü oluşuna
Hayata tutunuşuna geldim
Zarafetine, asaletine, tesirine
Gülümsemendeki sihre geldim
Suya sarılamıyor insan
Ben sana geldim...
Ritsanın başında iki ağaç
El ele tutuşamadan bekliyorlar
Rüzgar eserse ancak
Birbirlerine sarılacaklar
Gönlünde bir esinti varsa
Ben rüzgarı beklerim
Zaman şaha kalkmış akıyor
Gideyim mi kalayım mı sen söyle
Suya sarılamıyor insan
Ben sana geldim...
21 Ağustos 2014
İstanbul
Myb
5.0
75% (3)
4.0
25% (1)