0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
617
Okunma
Çatı altı yatakhane;
Kuytu ve dar
dört kol omuz-omuza
kenetlenmiş birbirine uzun koridorlar,
ağaç çerçeveli ince camlarla
çep-çevre orta avluya bakar.
Bu avludan sızan cılız bir ay ışığı
yalayarak karşı yüksek duvarı
aydınlatıyor ortalığı.
Yan-yana seyrek aralıklarla
kalın ahşap kenarlı
iki kanatlı karanlık kapılar
nemli ve loş bir koğuşa açıldılar.
Kapı ardı Yatakhane.
Tek bir öğrenci tam giyimle nöbette.
Uyku
sessiz ve kuytu
uzun bir salhanede,
bitişik iki katlı ranzalarda,
demir atmış salınıyor yan-yana.
Derin uyku arasından
fırtına gibi patlayan
"Tat-taaa rit ta, rit-ta-taaa!"
bir borazan sesi duyuldu;
NİZAM!
Kuytu dar koridorlar yankılandı ve bu uğultuyla doldu,
Şanlı Urfa’lı Rüstem hızla yatağından doğruldu.
Biliyordu;
"Bu borazan çaldığında
iki elin kanda olsada,
herşeyi bırakacaksın
ve hemen giyinip-tam kuşam
sancağın altında olacaksın!"
Van’lı Kasım,
Konya Akşehir’den Ahmet.
Tunceli’den Sami
ve diğerleri
Nizam taburlarındaki yerlerini
tam techizatla aldılar
ve Hazırol’da durdular.
Sınıf ve koğuş arkadaşı
bu 4 delikanlı
-bilinmez neden-
birbirlerine ilk günden
kanları kaynaşmıştı birden.
Şanlı Urfa’lı Rüstem,
Hazırol’da bayrak-ardı mermer büste baktı
ve şaşa-kaldı.
Açıldı ’Deşirmen Taşı’ gibi
henüz uykuya doymamış gözleri
az kalsın yuvarlarından dışarı fırlayacaktı;
Saud-i Arap Kıralı
kırmızı-beyaz kareli ’Şamağ’ Baş Örtüsü ile
ve
burma-siyah-kordonlu simit-Egal’i başında
duruyordu tam karşısında,
mermer taşında.
Biliyordu Rüstem
Kurtuluş Savaşı Dersi’nden;
1911 yılında İtalyan’lar Trablus’u işgal ederken,
böyle bir yerli kıyafet giyip,
derne’ye gidip,
ince altın işlemeli
dik yakalı Kisfe’siyle
Atatürk’ün fotoğraf çektirdiğini;
"Bu düşde bununla
ilişkili olmalı mutlaka."
diye düşündükten sonra
başını mermer büstten yukarı kaldırdı
ve bayrak direğine baktı;
"A, a? "
Türkçe değilde
Arapça bir okul sancağı
sallanıyordu direk üstünde;
"Aman sıkı dur Rüstem..."
dedi içinden.
Çünki bu adam
kendini bildi-bileli
düş görürdü durmadan,
yani sırıl-sıklam
Hayal-Perest idi.
"Desturrrrr!" dedi bir ses,
’Dikkat Emri’ vereceğine,
şaşırmıştı herkes,
Rüstem kulaklarına inanamadı bu kez.
Tekmil veren
Nizam Subayı Bahri Üstteğmen
değil de,
uzun beyaz eteklikli kara sakkalı bir Debevi idi ve;
"Bismillah!" diye
elindeki sopayı
tak-tak-tak yere vurarak
karşılarında tempo tuttu,
Kuleli Askeri Lisesi Marşı’nın ilk kıtası da böylece
bu tempo eşliğinde
tek-bir-ağız’dan duyuldu;
"Ey şerefli şanlı yuva Kuleli,
hedefidir bütün çarpan elleri.
Deniz senin, toprak senin, gök senin
zafer olsun ey mukaddes emelin.
Çağlayanlar gibi köpür arşa taş,
ufuklarından yüksel, şahikalar aş."
Aynı an;
"Ta-taaaaaa..."
’Kalk!’ emrini verdi borazan,
uyandı Şanlı Urfa’lı uykusundan,
hızla doğruldu ranzasından.
Yatakhane penceresinden
camdan dışar baktı;
Ona emanet edilen sıra-sıra gökdelen
Boğaz’dan ona ’Günaydın’ selamını çaktı.
Ama bunun düş olduğunu bilen
Şanlı Urfa’lı Rüstem;
bu selama karşılık vermedi;
"Hayırdır İnşallah!" ldedi
ve ranzasından aşşağıya indi.
Kuleli Askeri Lisesi
Marşı ikinci kıtasının mırıltısıyla;
"Ey şerefli şanlı Kuleli,
hedefindir bütün Cihan, ileri!"
diyerek yıkanmak için banyoya gitti
ve()
bu Şiirkaye’nin de
böylece
birinci bölümü bitti.
() ŞİİRKAYE terimini daha iyi anlayabilmeniz için; Lütfen benim FATİH ATPAZARI ve HAYDARPAŞA GAR OTELİ şiirkayelerimi okuyunuz.
5.0
100% (2)