0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
910
Okunma
Dün kar yağdı
Almanya’da.
Bahçemdeki Kiraz Ağacı
donandı bem-beyaz soğuk bir posta
-kütlesiz, hacimsiz bir nesnemiyim ben ne-
su gibi, hava gibi sarıldım bu billur-kristal dosta,
düşle indim derinine,
yardım soğuk toprağı,
vardım köküne
Kiraz Ağacı.
Karanlık, kap-kara sonsuzdu toprak.
Taş-böcek çürümüş yaprak ’ben’ olarak,
sanki dipsiz bir uzaydaydım.
Işık hızıyla yarış edercesine
kıvılcım gibi yıldız topluluklarına vardım,
indim yer kürenin ateş-lav-kaynak merkezine,
beni bekleyen dönümü tadarak
-ölümü değil bak-
tohumdan toprak,
topraktan hava-su-ateş olarak
doğayı taddım
Kiraz Ağacım.
Herşey erimiş burada;
Gaz olmuş enerji,
boyutsuz-dipsiz bir su gibi
yer kürenin sonuna vardım
ve orada seni andım
Kiraz Ağacım.
Sense
şimdi yer küre üstünde
-eğer bulutlu değilse hava-
giymişsindir geceleri
yıldız kaplamalı gök tacını başına.
Gündüzleri
-bulutlu olsada-
güneşi giydiğin gibi,
bulut üstü ışığı
süzersin bana
Kiraz Ağacı.
Bakma sen,
ben yeniden doğarım yine!
Bilsen,
benden uzak-benim içnde ’sen’ var,
yer-doğa-uzayım diye
her kışın sonu ilkbahar,
Burada erimiş-lav olmuş toprak,
gaz olmuş-buğulanmış hava, bak.
Ben yinede su içinde!
kök olarak
yüklendim mi doya-doya yaşam ışığını
-gece ve kışta sakladığım-
yer küreyi yararak
yinede sana varırım
Kiraz Ağacım.
5.0
100% (1)