9
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
1488
Okunma

ben bilirim siyaha çalan tüm renkleri
gün yüzü değmemiş vakitlerde sonsuzluğa yol alan geceleri
ben bilirim esarete sürgün tüm zincirleri
paslı pencerelerde yeni filizlenmiş çiçeğin kaçıncı çığlığını
çiçeksiz saksılarda büyüyen umutları ,hasletleri ,özlemleri
bir orman sessizliğince unutulmuş
bir ışık cümbüşünü, bir gül devrini, bir sevgi mevsimini
ben bilirim
buzlaşmış ırmaklarda kar suyuyla yıkanılan tenleri
soğukta titreyen ayaklara patik örenleri
zemheri yorgunu toprağın yara bere ellerle nasıl kazıldığını
kurutulmuş etin seçeneksiz sunduğu lezzeti
kar ve tipiye uğramış solgun yüzlerin nasıl kırmızıya dönüştüğünü
çekilen gamı ,yaşanılan acılı yılları
ben bilirim
ağaçsız tepelerde akşam üstü kaybolan nur seli hayalleri
güneşin sırtına ince bir tül atmış kızılın yok olup da hilalin çıktığı yeri
karanlığın koyusunda sükut edenlerin nasıl kanadığını
yolunu yitirmiş ışıkların korkudan nasıl titrediğini
sönen yıldızların bir bir pencerelerden içeriye doluştuğu anları
siyah tan yerinde kaç kez beklerken eylülü
ebruli bulutların arkasından doğan güneşi
dünya yüzünde görülen en güzel yüzü
bir yanda uyuyan şehri
diğer yanda kitlelerin ölüm uykusunu
ben bilirim
her bağ bozumunda türkü tüttüren dudaklara takılı yarım tebessümü
mahzenlere yatırılmış tüm şarapların kızılını, beyazını
dünya çilesi çökmüş mustafa dedenin yüzünü
kar selini, baharın yelini açan şeftali çiçeğini
kah parasız kah parkasız köyden göçen hasan emmiyi
maziye gömülmüş uzak uçurumları
ben bilirim
nefesi tütün kokan işçilerin koşuşturduğu tütün fabrikasını
ağız dolusu savrulan zavallı küfürlerin hangi cenaha gittiğini
yüreği kelepçeli kızların yedi yerinden yedi kurşunla niçin vurulduğunu
sayısız kent delikanlısının düştüğü kahır dolu mahpus damını
kabus dolu gecelerde iliklere nakşolmuş sancıları
göğüslerin siper , canların kurban olduğu yurdu
uğruna ant içilen bayrağı
asker sesleri getiren rüzgarı
ben bilirim
yetim bir çocuğun delik botları altından geçen kış mevsimlerini
yüreği volkan , göz bebekleri alev, yakıp kavuran ciğer yarasını
uçurtma ardında ,bilye peşinde koşarken savrulan tozu dumanı
o dağı, o taşı, o toprağı o denizi o uzun uzun geceleri
aynı nakış, aynı solgun renklerden annelerin bin bir zahmetle ördüğü kazakları
her bayram sabahı elmas ninenin yüzü kadar temiz yaptığı her duayı
mutlu hikayelerde anlatılan son elmanın son düştüğü o zamanları
ben bilirim…
redfer