26
Yorum
56
Beğeni
0,0
Puan
2067
Okunma

İnceden ıslandığında özlem
Kaç eylül geçer bilmem ki yağmurların izinden.
Dilek U.
Geceye karışan güneşin
yaz yorgunu çehresinden öptüğünde ay,
hazin bir hüznün eylül ezgisi düşüyor havaya.
Tütün ve kül kokuyor ışığı ıslak cadde.
Yoksunluk tünerken çıplak dallara,
sararmış yeşil gömleğini toprağa bırakıyor yaprak.
Her adımda ayak bileklerimi öpüyor,
solgun yüzünü gözlerimden kaçırarak.
Ufkun griliğinde ise zulası göç masalı turna seferi var.
Turna ki;
kanatlarını söndürse de göklerden düşen yas,
dağlar kopup gelir vefalı çığlığına.
Unutmaz eşini,
Unutmaz yoldaşını ne baharda ,ne kışta.
Ah o eylül bahçeleri...
tepeden tırnağa sırılsıklam ölgün şiirlerin pınarı.
Sen yok musun sen...
düşleri tehirli,
vurgun yemiş vuslatıyla,
terennümü güle değmeyen bülbül küskünlüğün de her rayihan.
Deniz ise bir hoş.
Biraz serkeş, biraz da sarhoş.
Ruhuna üflenmiş bir özgürlükle,
bir benim,bir de köpeklerin ayak izlerini siliyor.
Belli ki,
dalgaların bol köpüklü ihtilali bu iyot kokusu.
İşte böyle sevgili...
her şeyi anlatır da,
bir seni anlatırken nutku tutulur yüreğimdeki hazanın.
Savruk cümlelerle okşar,
dili lâl binlerce satıra sığdıramam özlemini.
Ki çoğu kez
dilekler asarım her damlaya.
bereketlensin diye aşk,
aşkın aksi sedasıyla hüküm sürsün sonbahar diye.
Hasılı,
esaslı bir melankoli bu mevsim.
saati sıfırlayıp,anıları başa sardıkça zaman,
ötelerinde ötesine geçiyor bulutlara yaslı gözlerim.
Dilek USTA