3
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
951
Okunma
Onlar bilmez,
Benimle yürüyen zerrelerin günışığı tozunu
Toprak parçasının içine aldığı ayaklar
Yan yana düştüğünde bir çiçekle
Gayrı ölümü düşünmüyorum sokaklarda
Fotoğraflarda yaşıyor diz üstüne oturan insanlar
Avuçlarım türlü ağaçların lezzeti
Ki,daha bahar açar mıydı nur tanesi
Tarlalara...
Kıvrandıkça uzayan yol mum gibi yandığında
Göğsüme çarpan çocukluğumun gölgesi yansıyor gecenin koynuna
Sayısız rüzgar topluyorum
Birazcık su ve yıldız
Güneşe çıkarıyorum gökyüzü kadar mavi duvarları/
Duvarlarda gümüş rengi gemiler aklımın bulutunda
Ki,
Bulutlar insan öldürmüyor Anne
Ihtiyar bile olsa aynalar/
Aynada incir ağacı ve seyrettiğim eğe..yaşını
Silerken terhin gözümün
Niharet,sacred bir yoldu aslında
Kutsal topraklarda
Içimden geçen kumaşların repel dokunuşları
Yeşil elbise giydirir tenime
Susarım çocukluğumu...
5.0
100% (15)