5
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
2696
Okunma

’Çöl gecelerini bilir misin?
O rüzgarın gezinmediği saatleri,
Kum taneleri uykudayken hani
Karanlığını ay yırtar ya,
Sen ayın gölgesini ardına katar ve yürürsün...
Ayakların kuma sürter,
Sessizliğin uykusunu böler ya,
Bir de yüreğin de taşımak zorunda olduğun biri vardır.
Susamışsın, hava sıcak, için kavruluyor,
Ve sırtında çaresizliğin yırtılmış hali,
Bir den dizlerinin üstüne çökertir,
Kumlara sarılır kendinden geçersin,
İşte şu an o haldeyim kuzen.’
Baver kuzeninin bakışları arasında kısa ve küçük adımlarla,
Titremekten alı koyamadığı yüreği ile,
Gülizar’ın bir kaç adım arkasın da dizlerinin üstüne çöktü.
Tıpkı çöl geceleri gibiydi ikisi de-yorgun ve bitkin!
Gülizar; Baver’in arkasında olduğundan habersiz,
Avuçlarında uyuklayan yavru bir martının başını okşamaktaydı.
Saatler şafağın belirmesine yakın bir vakti gösteriyordu
Karanlık gölgesini usul usul çekiyordu artık
Birazdan gün uyanacaktı yeniden
Gülizar gecenin son deminde
İçinde biriken şu sözleri mırıldanmaya başladı.
’Biliyor musun, sen benim,
Düşünü kurguğum en güzel şeysin.’
Baver Gülizar’ın dudaklarından dökülen bu sözcükleri,
İşitir işitmez unutulmadığını anladı.
Ve ardından gözleri bir burhan niteliğin de dolu verdi.
An ve an içine dolan heyecan artıyordu genç adamın,
Daha fazla tutamazdı içindekileri.
Ve Baver yıllardır hasretle yaşattığı,
Hayallerinde inşa ettiği, acı dolu, özlem dolu kadına,
’ey şehrim! şehr-i Gülizar...’ dedi bir den
Gülizar gözlerini ummana dikerek duraksadı,
Baver sözlerine devam ediyordu.
’seni buldum...
Güneşi ve yağmuru bölüşeceğimiz yarınımın kadınını buldum" dedi.
Gülizar bir kuğu gibi usulca başını çevirdi sevdiği adama
Yeniden göz göze idiler
Yılların biriktirdiği acıları
Ateşe dayanamayıp eriyen çelik misali
Eridiğine şahitlik eden iki dost
Bu tarihi kavuşmanın sevincini göz yaşları arasında seyrediyorlardı
Kasvetli gece bir sevda ile aydınlanıyordu
Gün uyanmak için sabırsızlanıyor
Yıldızlar kavuşmanın hasretiyle hasetleniyordu artık
Gülizar kocaman bir şaşkınlığın ardından
Pul pul olan o sıcak göz yaşlarından şikayetçi bir tavırla
Merhamet dolu ellerinin arasındaki
Uyuklayan yavru martıyı Baver’ın avuçlarına bırakıp
Genç adamın ellerini avuçlarına aldı
Ve ardından gözlerini Baver’in gözlerine dokunurcasına dikti
Gülizarın dudakları titriyordu
Bir yaprak gibiydiler
Yok yok bir gelinciği andırıyordu
Seven bu kadın;
"sen hiç avuçlarına yalnızlık biriktirdin mi yokluğum da
Şöyle usul usul, damla damla
Yani terk edilmişlik filan değil de
Böyle kalabalığın içinde bir başına kalmak gibi?" diye sordu.
Genç adam yıkık ve perişan,
Bir insanın sevdiği insana,
Söz söyleye bilmenin de, bir hasret olduğunu fark ediyordu yeniden.
Bu acı dolu kadına ne söyleye bilirdiki onca yıldan sonra,
Dil susmalıydı, yalnızca gözler bakışmalı,
Ve sıkı sıkıya hiç ayrılmamacasına sarılmalıydı sevdalılar.
Baver şu sözler ile karşılık verebildi anca
"sevgine hasret yaşamış bir adamım ben.
Fakat şehr’i Gülizar’ım,
Sana olan sevgimi hasrette bırakmadım,
Bir an olsun sevmekten yorulmadım.
Hayalini kurduğum gözlerine şiirler yazdım,
Kalbinden öpüp,
Ruhuna sarıldım da yattım her gece.
Koca yılları, sen yoktun ama seninle yaşadım,
Hepsi bu. "
Gülizar ellerini avuçlarında tuttuğu Baver’in ellerinden öpüyordu.
Baver saçlarının kokusunu çekiyordu içine,
Koca bir şehri koklar gibi.
Ve ardından
"haydi şehr’i Gülizar
Kalk giyoruz bizi bizden alan bu şehirden"
"nereye gidiyoruz sevdamın örtüsü"
"güney doğuya
Pivok çiçeklerinin doğduğu şehre
Herhangi bir dağın eteklerin de türkümüzün dumanını tüttürmeye"
(11. Bölüm) (1.kısım sonu)
Devam edecektir
Ferit karasu
5.0
100% (20)