9
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1214
Okunma

Mayıs çok erken bitti…
Çok severim ya!
Hep çok geç gelir.
Ama çok çabuk geçip gider.
Tıpkı varlığınla yokluğunun arası
gibi…
Sonra bir eylül yakar içimi.
Anılarından soğuk,
acılarından buz tutmuş…
Kış girdi girecek kapımdan.
Gecenin is kokan elleri,
gezinirken üstümde
Ah, o yokluğun!
Ah, o yasemin kokun…
Kaç gemi geçti senden sonra …
Şu köhne pencerenin altından.
Düdüğü çalmaz, üzgün,
bayrağını açmamış.
Yedeğinde ölü balıklar.
Peşinde martı sesleri
düğüm, düğüm.
İllaki her şey çürüyecek bir gün.
Çürür değil mi dostlar?
Birbirlerine sıkıca o kenetlediğim,
O tunç kelimelerim,
gerdanımdan sıyrılan ayrık esrik
cümlelerim…
mutlak çürürler, değil mi
dostlar!
Dilimde çürür, şiirimde çürür
Tıpkı benim yüreğimin çürüdüğü
gibi.
Biliyorum çürüdüğünü
Çünkü acımıyor artık seni
anlatırken birilerine.
Panik ataklarım yok adınla
başlayan.
Sigaralarım sönmüyor parmak
aralarında
Genzimde filtre yanığı kokusu
hiç yok.
Hani vardı ya!
En son o denizi seyrettiğimiz,
köhne pencerede,seninde çok
sevdiğin,
kırmızı kırmızı çiçekler açan
hani vardı ya!
/sardunyalarım/ en son onlarda
soldu…
Kapı önünde ki Arguvanlar sustu.
Etmeyecek artık çığlıkları bir
İstanbul.
İstanbul değil artık hiçbir kara harf
adın…
5.0
100% (7)