10
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1941
Okunma

ne zaman kararsa kuşak ağrılarının sardığı
gökyüzü
orman, cadı, aslan ve dolap..
dönecekse küle
zamanlar da yıldız ekilip güneş biçilen zamanlar olsa
vakte yakın kopar bağrımdan yaşlı bir teyzenin feryadı...
kavurur!
içime işler
bir film şeridi gibi geçer gözümün önünden son
kullanma tarihi geçmiş elvedalar
birbirine karışır ayak ağrıları,
teker izleri,
başlar gidişler
peş peşe...
zulmüm karışır her batan güne
uyutmaz hasreti
günebakanlar açtırırım dört köşede
bu odalar, bu şehir yabanım
tohumsuz, köksüzüm
kurumamış yürekte ıslaklığı yangın sevdalar
kahkahalarda büyür
uçsuz bucaksız çaresizlik, baş dönmesi...
ıssız bir şehir, çıkamayan bir sokak ve şekilsiz bir gölgeyle
ve sırıtışı çürümüş çehrelerin
çamurun kokusunu, yüzünün rengini bilmeden
bir yol ne kadar sürebilir ki
oysa ki,
müptelası olduğun sularda yüzmek yerine
kara okyanuslara yönünü vermek de ne oluyordu. ..
göğsünde kuruttuğun mevsim ateşi annen ve baban
yedi renkli rüyalarda görülen hüzün ve yeşil iki ayrı renkse birbirine benzemeyen
kopacaksa birilerinin kıyameti
bırak kopsun bağrımdan
belki diner ayak ağrıları da
gider güneşe konar sormadan
...
...
sözün özü
23. peron da öldü içimdeki istek.
bu yüzden kaçırdım bütün trenleri...
5.0
100% (8)