6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1092
Okunma
çocuk bahçeleri olurdu küçük kentlerin, elma ağaçlarıda çabası
hangi ağacın dibinde yatardı kardeşim söylemezdi annem
kışa aldanmış sarı çiçeklere bakıpda ağlardı/ nedense
incir yaprağına düşen ilk pıhtıda tanımış kırmızıyı
ilk çığlığını attığında tanışmışken acıyla
ben yokmuşum hesapta, nerden çıktımsa ortaya/ çıkmışım işte
küçüksu’ya sığınmış sarhoş sandalın güvertesinde
Sokak kalabalıklarında, kalabalık yapmamanın kaygısına düşmeden
mendil siler cam temizleyicilerinin silgeç mevsimlerini sustalamış hayat
kaç şişe şarap alırım biriktirdiğim gündeliklerimden/ henüz köpeklerde ölmemişken
göğüslerimde büyüyen elma ağacının ilk meyveleri/ mayıs güzellikleri
sırları solmuş aynaların yüzümden geçen iç çekişleri/ daha çocukmuşum
kimsesiz mezarların su çürüğü tahtalarında, ismini ararken.
ilk acıyı tattım selvi boylu ağacın dibinde upuzun yatarken/ kanamıştım
kendine saygıyı öğrenmelisin demişti adam/ kendinden utanmadan
ne olmak istiyorsan o kadar işte, pusulandaki yönü şaşırmadan
aş’da
İş’ de
ekmekte
şu hayatta
önce kendine saygıyı öğrenmelisin, umudun yakasını bırakmadan.
hele ki aşk’ da
sevdiğin koynunda olsa bile, özsaygını kaybetmeden sevişeceksin
bedenindeki hazzın cazibesine kanmadan.
pazar yerlerine düşmüş tezgahların çığırtkan sesine aldırmadan
güneşin perdesine çekilmiş türkülerde gece masumlaşacak/ karanlığı deşeceksin
özler değerini yitirdiği zaman anlamı kalmaz biçimlerin anlamalısın
simit satan çocuğun türkü söyleyen sesi biniyor eminönü vapuruna
sürülen iskelenin geçitlerinde yolculuyor insan uğultularını/ sessizlik
yosun bağlamış sandalın güvertesine bırakmıştım ekmek kırıntılarını/ sen giderken
güvercinlere miras bırakmıştım can sıkıntılarımı/ anne duyuyor musun çığlıklarımı.
ilk ağladığımı bildiğimde kadın olduğumu anlamışım/ ben varmışım...
görüyormusun bu çocukları, bahçedeki salıncakları/ acıları yok
elma ağacından düşen çürük meyve kırıntıları
kıtlıkbozan fırtınalarının aş ermeden büyüyen tomurcukları
sokak bozması yontulmuşların elinden kurtardıklarımızdan birisi
toprağın eşelenmiş yüreğine kardelen diken sondan ikincisi
düşler serpiştirdim gizlice yüreğine, düş kurmayı unutmasın diye/ gün ilkindisi
Unutma
yaşam dokunacak nakışını henüz bilemediğin emekten üreyecek
olağanüstü güzelliklerle çizilecek duvar resimlerinin panoramasıdır
ve boşluklar sana aittir. renklerini bir tek sen bilirsin/ demişti adam
ne zaman denize baksam mavideren gülümseyiş onu anımsarım
şimdi ne yaptığını bilmiyorum
belki bir sobayı yakıyordur, üşüdüğünü hissederek
belkide başını gökyüzüne çevirmiş
asit yağmurlarından sonra gelecek güneşi bekliyordur
belki de yanıbaşımdadır
uzansam tutacağım elini göremiyordur/ susarmısınız...
Umut/ Zamanın delen şiirler