7
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
3946
Okunma
Sesi hiç
düşü hiç
kendi hiç bir içten geçiyoruz İsmail
kapıları ört
ki;
Rüzgâr söylenmesin.
İsmail...
saçımın zamana ayarlanmış telli çalgısıdır bu
derimin altında çatırdayan kemik yığıntısı.
anlatamaz dar omuzlarım,
yağmurda yunmayan
güneşte kurutulmayan yüzümü.
Topuğumun dibinde toprak çatlıyor ismail
bir sevmek,
bir sevmek çogalıyor/ ki sorma
serendip diyarından geliyor kuşlar sürüsü.
.......
İsmail...
dilinin sapanından taş fırladı bağrıma
ben yüzümü kesip duvara astım
artık aynalar boş.
Ve Allah göğünden ip sarkıtmıyor dünyaya.
avuçlarımda kan topağı
genzimde asi bir düzen
ay; su akıtıyor ismail
ve kör olmadan önce gördüğüm o son resmi
siliyor tualden.
Henüz kalbimin hafızasını yitirmemişken
aklıma kurşun sıkıyorlar ismail
bunu bil.