1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
986
Okunma
11. FERYAT-FİGÂN
1.
evrenin tözüne dokundur beni
yaradılışımı çözümle!
sarıp-sarmala yetersizliğimi
ki turnalar havalansın
bir akarsu, baldırlarımdan
yırtına yırtına çağlasın
2.
dürtele beni
sarımtırak kalsa da gelişsin gölgem
vay ki, mezâlim üstüne mezâlim gördü
gövdem! gövdem! gövdem!
ey, yüreği göçük yâr, huruç ederek
feryat-figân dönerim ben, döndüğüm yerden
(): Bir Nokta, Temmuz 2011, Sayı 114
12. KIYILARI HER DEM YAĞMALANMIŞ BİR İNSAN İÇİN
1. leş gibi kokan gecenin ortasındaki günahkâr çığlık!
2. bir dik üçgensin sen: dik kenarlarının birinde boylu boyunca ayrılık.. yoksulluk öbüründe.. ve ölümdür, sürdürür hükmünü hipotenüsünde.
3. sana bir çift turna yollamıştım, aldın mı? aşkınlıklar gizliydi kanatlarında.
4. galvaniz ve biraz katran: sen bunlarla tanımlardın ömrünü.
5. lât, menat, uzza: bunları hep hatırla!
6. "kün!" demiş tanrı ve şiirin oluşmuş senin, dünya dehlizlerinde.
7. coğrafya mıydı, astronomi mi; sis içinde yırtar dururdu sesini?
8. korunaksız bir mağaraydı yazı sende ve değildi başka bir şey.
9. sen: kanatları her dem yenilenen, bir karınca!
(): Bir Nokta, Mayıs 2011, Sayı 112
13. İMKÂNSIZ SEVİ
gözlerinsiz yapamam
ellerinsiz ayaklarınsız sözlerinsiz
rüzgârına delicesine tutulmuşum ya bir kez
altımda yer ve üstümde şu gökkubbe çatlasa
dağların da bir gururu olduğunu
uzaklardan yankıyan ağıtlara çarparak
külliyen solduğunu
senden öğrenmişim ya
-rezil olmayı göze aldım kendime karşı-
sensiz yapamam
gidersen şâyet
şiirim tir tir titrer yalnızlıktan
güz ağaçlarının o bedbaht ömrüne sığınırım
tavuskuşları kucağımda ölür rengârenk kuyruklarıyla
lût kavmi’ne kaydolurum
mezbahâlar randevuevleri atağa kalkar
küflü sularda
sevdayı boğmak için
her köşe başında bir global eşkıya
zincirleme cinâyetler tasarlar
ama nasıl unuturum!
sevmek: ekseriyâ yangınlara çıkartır zâten
insanlıkta diretenin yolunu
(): Berfin Bahar, Şubat 2011, Say 156
14. SU MÜRİTLERİ
deşemez ki içimizi kibir erbâbı
başdöndüren su’yun müridiyiz biz
hakkımızda şâyia vukuundan beterdir
icâbet ederiz
şattülarap tutkunu, bağdat vurgunu
sevgilimiz dilsiz gezer ovada
akıl putçusunu buna icbar etmeyiz
bizimdir bedestenler
ve sâdi’nin bostan’ı, elbette gülistan’ı
ömrümüzün mütevâzı işâretidir
havabilimcinin işi değildir rüzgâr
rüzgâr ki: derûnidir
her ahvâlde bunu bilir, bunu söyleriz
bohçalar ve sandıklar dolusu hâtırâtı
taşımayı şeref sayan birer deveyiz
sükût’tan sık sık kalkar, su’yu dinleriz
(): Bir nokta, Ekim 2010, Sayı 105
15. DÜNYANIN AYAZINDA
"Kendini ince ince doğrayan ve uykumdan sıçratıp uyandıran bir hayatım oldu"
-Fikret Kızılok
---
ümitvar bir şarkıydı taşıdığım
bu alaca-karanlıkta
ucunda sancılanmanın
senden esinlenen bir hâtırâ tadında
yaz gidiyor ya, görüyorsun
sesler toparlanıyor
titriyor dağın-taşın künyesi
benden neler kalacak, onu düşündüm
rüzgârın terkisinde
yaşamak yetisiyle donanmışım da
-ey, ayrılığı bir çalımlı kuşanan şair
imgesine tuz
imlâsına köz basılmış sevgili-
her kırıntısını sevdim ben: darda kalmanın
duyumsamanın yoğrulmanın telâşlanmanın
-bir kum tânesinin bâkirliğinde-
kırıntısına tutuldum da akşamüstleri
öyle sarsıldım
gizlisiz canlar öptüm: kendi dilimde
sözün sağrısında ve sultasında sessizliğin
taş kesildim, biçilmiş otlara döndüm
emekle sevgiyle yonttum kalbimi
kalbimde: kanadından kanayan güvercinler
gurbetini kibarca okşayan o çocuklar
konaklattım günler boyu
şimdi ben
herkesin kendine has yalnızlığını
büyütüp duruyorum dünyanın ayazında
alevlerle şekillenmiş ayazında süresiz
yanlışlıklar, çürük ahlâklar yetiştiren ayazında
yalnızlığımın çıtasını yükselterek koşuyorum
(*): Berfin Bahar, Eylül 2010, Sayı 151