1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
853
Okunma
6. BİR ŞİİR İŞTE
a.
kuru(tul)muş gündöndü sapına döndüm orada
sövdüm sövüldüm
o depderin sevgisizlik fayında
üzdüm tanrı’yı
"homo homini res sacra"
demiş ya hani
tözünüsevdiğim o seneca’sı
durdum tam o sözün son sapağında
"homo homini lupus"a karşı
didindim daha
seneca’dan yana kırdım sevgisizlik fayını
çoğul çoğul çilelendim, çarpındım
b.
insan hayın, dünya kahhar, hayatsa haram
alamadım, alamayacağım payımı
(): ’töz’den bahsediyorum, evet; ’göz’den değil!
homo homini res sacra: insan insanın kutsalıdır
homo homini lupus: insan insanın kurdudur
7. KALIR ÖYLECE
a.
çok çatallı diliyle ihânet denen yılan
yarısından çoğunu rehin almış yurdumun
bağlandığım ilkelere topak topak kar yağıyor
anlaşamıyorum işte üstünkörü hayatlarla
dursun şöyle konformistler, bankalar öte yanda
dediğimde başvurularım geçersiz kalıyor
b.
gün gelir ben de çeker-giderim
dünya ne kaybeder sanki ve kim kırılır
-kalbim ki, dizginlenemez bir küheylân kükremesi-
salt solgun bir fotoğraf, yaslı sırtımdan
kalır öylece
c.
yırtılsa ya göğün yarısı bâri
kırılırken aynalar, o aynalarım
8. YANILTTIN BENİ
hiç çekinmeden paylaştırırdım yüreğimi çocuklara
beni bir ilkyaz gecesine eşitleyip sevseydin
aşılmadık tek engel komazdım yeryüzünde
ölüp ölüp dirildiğimi görseydin
yanılttın beni, yaraladın, yurdumdan ettin
yüreğimin ak güvercinlerini kaçırdın
nârin bir rüzgârım vardı: her vakit eğleştiğim
mâviliklere yelken açan anarşist düşlerim
öpüldükçe depreşen bir aşkım vardı
buldozer gibi geçtin
sesim, ayaklanınca dağ başlarını tutardı
bakkal dükkânlarını tutardı çok yoksul sokakların
salaş bir meyhânede şarap bardaklarını
hırsından tırnaklarını kemirenleri
kavuşmalarla birlikte ayrılıkları tutardı da
olanların ayrımında olmazdın
doğrusal bir çizgiyle açıklanmazdı yaşam
alabildiğine zikzaklı, inişli-çıkışlıydı
kimi yolları dersen, dikenden geçilmezdi
kimi çürümüş yüzleri: kaypaklıktan, ölümden
başarmak, başarmamak, her şey iç içe
çelişkiler yumağı oluştururdu
bize düşen:
palamarları çözmek olmamalıydı, bu çetrefil ortamda
karanlığın dibinde tepinen tohumu görüp
bir ipekböceği sabrıyla örmekti kozayı
bize düşen:
seslerimizi birbirine ekleyip
bölük bölük turnaların izini
gün doğumunda çiçeklenmiş bir inancın izini
gün batımında bıçaklanmış bir türkünün izini
izlemek olmalıydı
ben sana demez miydim:
gencecikken ümit kesilmez
gençliğimiz elverişlidir, sevdayı yeşertmeye
yeter ki, gönül düşürmeyelim mala-mülke
buğulu bakışlarımdan dökülen gizle
ellerimin ürpermesiyle yetinebilirdin
yanılttın beni, yaraladın, yurdumdan ettin
yanıltmasaydın eğer, yurdumdan etmeseydin
-başımda: şairlikten sevda şapkası
sırtımda: bilgelikten hikmet hırkası-
koşar, koşar, koşardım
altın tasta tılsımını damıtmaya "zaman"ın
9. ÖMRÜME CAN HAVLİYLE
anacığım ve babacığım için
---
güzler yetersiz kalır
yazlar yetersiz kalır
sözler yetersiz kalır
anlatmaya ikinizi
gözyaşı sağnağında güzsünüz
köknar ağacında yazsınız
diller ırmağında sözsünüz
nasıl anlatayım sizi
ömrüme can havliyle katmışım ömrünüzü
10. ALINYAZISI
1.
bir ses duyuyorum, anlıyor musun, sanki allah’ın sesi
çünkü seni çınlıyor: şehirde, kırda
2.
bâzı sevinçlerin içinde: seziyor musun, hep hüzünler gömülü
tıpkı, senin acıdıkça ağaran o yüzün gibi
3.
bütün düzyazılar, biliyor musun, seni kıskanıyor dünyaca
ferahfezâ bir alınyazısı olduğun için
5.0
100% (1)