0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
837
Okunma
Düz, yalın ve bilge
üç Merdiven üstünde
bir Tunç Heykelin çaprazladığı Ayaklarından biri
Diz-Üstü duruyor,
diğerini
Denize doğru uzatmış
Kalın, uzun Kışlık Mahpushane Abasını sermiş altına,
hafif yana yatmış
oturuyor.
Heykelin bir Eli
ütüsüz, kırışık Keten Pantolonunun Dizinde,
öbürünün Dirseği
yanda duran Mermer Sandığın üstünde
ve
Sandığa serdiği
Kağıt Rulo salarak kendini
aşşağıya sarkıyor.
Ucu sivri, Süngü gibi Kalemi ile...
Hayır yazmıyor!
Neden mi?
Yazsaydı Kağıda değerdi Kalemi!
Tunç Heykelin
Dirsek Altındaki Kağıt Rulo
-Mermer oda-
sığmıyor Sandığa,
Salarak Sıra-Sıra kendini,
Basamak-Basamak basarak Merdivenleri
dalgalı bir Yatak Örtüsü gibi
kayıyor İskele Meydanına.
Kalın, uzun Kışlık Mahpushane Abasının üstünde oturan bu Adam,
Bıçak gibi Ağzını açmadan
tutuyor Elinde
Demir-Bakır-Kalay-Kurşun karışımı
Tunçtan Kalemi.
Eğimli Boynu
uzanmış dim-dik öne doğru,
kıprtısız-kararlı-mağrur- derin Gözleriyle
-ne Kağıda bakıyor, nede Kalabalığa-
yalnızca ve sadece
engin, mavi, sonsuz Denize.
(*) HAYDARPAŞA GAR OTELİ 9 Şiirkayesinden alınmıştır. Lütfen, bu Şiirin başlangıcı olan MARTI Şiirimi okuyunuz.
5.0
100% (1)