5
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
2265
Okunma
Sessizliğini seviyorum
güneş vurunca yanaklarıma
tatlı bir gülüş gibi dokunur zamanın ağırlığı
sen gülersin mesela
Bir yer de çiçek açar, öyle gülersin
ben gülerim
ağır bir ten kazasıdır ellerimiz
Sayıklar, nehir isimlerini, dağları, suları
gölgenin tenini bulandıran taş kalbimdir
ağlamaya yakın olurum
Sen ağlarsın.
(buradayım)
Bana mutluluklar dileyen manzaralara, denizin dibine ve çocuklara değin
ısınınca atom fiziğini hatırlatan sevgiyle kaldığımız, yerimiz,yani kendimiz diyorum
beyaz gösterir yüzünü geçmiş zamanın esmerliği
edindiğim intikamı mezarlıklara oturturum
burası ilk cinayet, sevgili kabil jeneriği dönmeye başlar
alfabe geçmez, dolar bozulmaz, altın bilinmez
yeni diller gerekir ( sevgi gibi ) küflenir gün
varoluşunu ülke tartışır, sahip çıkar adın
Ne zaman ki korkunun dumanları gözlerine dolar
bir şelale gibi köpüren yaşlarına, kimi bir şey der
kimi daha başka bir söyler
sararım zararlarımı gazete kağıdına
bütün renkler duymak ister, ben seni, duyuyorsan sen beni
zaten meali olmayan suçlarla bugüne gelmişimdir
zamanlaması berbat bir mitingin ortasında
seslenirken sana
varmaz duygu, bilgiler acıya evrilir
bana uygunsuz gelirken
turuncu bir gemi güvertesine heveslenen gözleriyle
kederli sevinçler bağışlayana nesirler dökerim
Bu bir ifade yanlışlığı
kurtarılırken mahvedilen kalp
bitik pillerin çevreye yaydığı çinkoyla
tutunur gövdem toprağa
tanı üzerime yapışmış suçları
Bağışıklığı terk eden su gibi tedirgin kılınmışım
istersen cenaze namazına yetişirken bayılır
şehvetle yaşamaya çıkarsın
ya da nankör bir duanın gerisinde ellerini açarak
turuncu gemiye el sallarsın
Kim kışkırtabilir aklı böyle
leke ansızın çıkar, yıkanır yeniden kendiliğimiz
susüstü taşın bağrındaki cana yıkarsak
bize ağzımız da büyüyen maddeler kalır
telaşla gizli bir sevgi biriktirmek de kötülüktür
teselli kaynağın çürürken
gemi gitti. sen cılız bir nehir oldun
suyun kanımı kirletti
5.0
100% (3)