9
Yorum
45
Beğeni
5,0
Puan
1383
Okunma
Ey titrek gölgeler ardında
güdüyordu susamış kuzularını
çiçekli baharlarda ırmak boylarında
ve duruyordu kıyılar boyunca kırsal
çoban tanrıları, panların şen şakrak çaldıkları
şarkıları; rüzğarın dilinde.
ve görüyordu suların halkanıp aktığını
şaşıyordu: aklım oklarda donanmış
bir tanrıça, göze görünmeden, iniyordu.
sıcak dalgalara ve temizliyordu
elleri kanlı avcılar, avdan arda kalan
ne varsa kir ve pasaktan
karbeyaz bedenlerini,
eldeğmemiş ellerini.
yumuşak rüzğarlar çiseleyen yağmurlar
çiçekleri , çimenleri;
yaşadıkları ormanlardan faykındaydı bulutlar
insanoğlunun.
kendilerine yaptıkları kötülüklerden habersiz
ayışığı, seni izlemeye dalmış gözlerini ıssız gecelere çevirmiş
gittiğin yol boyunca; aydınlardı yolunu senden habersiz
ve senin içinde kaygılar büyüdükçe büyüyor
bir çocuk gibi boy atıyor acılar kök salıyor
her yıl biraz daha büyüdükçe, çoğaldıkça
kirleniyor dünya.
insanoğlu, kaçmak isterken kokuşmuşluktan
kin ve nefretten,
her gün her yıl biraz daha batıyor
daha dibe ve derinlere.
ilkbahar, daha genç yaşında acı ve yaşlılığa
tatmış oluyor.
avuçlarında sımsıkı tut bırakma
umudunu ey kutsal doğa;
senin anakucağın bir han kapısı:
kimler gelir , kimler geçer bu kapılardan daha kimler?
ve güdemediğimiz aklımızın kuzuları avdır
şu kainatın çobanlarına...
Nurten Ak Aygen
12/11/2016
5.0
100% (31)