7
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
1211
Okunma

Toprak üstünde uyuyoruz yan’a yana
şimdi kazsak biraz daha aşağı
belki bir kaç yatan daha çıkar
rahatsız etmeyelim dünyayı
gizlice sarıl bana
süelsin yapılan her kar yağışında
Nazım mı yazacakmış seni,ne Hikmet ?
parası bitmiş bir milletin süngüsü yenir akşam
sen hala beni öpmenin derdindesin
bak batıyor güneş üzerimize
bak bunlar da ellerinden geriye kalanlar
o kadar güzel ki o kadar olur
aşk iki kalbin örgütlenmesiydi belki de
bunun için tam sevemedim seni
adamın biri iki bira istiyor,gazete kağıdına sarılı
özgürlüğüne içecekmiş.
Soğuk bir tabanca yastığının altında uyur
ellerin kıbleye bakar ayaklarını çekerek
saçlarında ’ben bilmiyorum’ edası eser daima
yeleğin orta çağdan kalma gibi
Papa Ioanna kokuyor üstün başın
sen kirlenmenin derdindesin hala
biraz sonra kesecekler kirpiklerini kılıçla
stradivarius çalar uzak bir minareden
reçine kokularının arasındayız seninle
tüylerini sararız bir sigara kağıdına
kendi rüzgarlarınla kendini yakarsın
yeşil öper bizi ayaklarımızdan
anadolu keçileri meleşir
Sus sus kimseler duymasın burada olduğumuzu
şimdi iki devrim yaparız,bir de öperiz ağaçları kökünden
çimenleri sıkarız ellerimizle
bir çocuk çıkar karşımıza
üstü eski,ayakkabıları kösele
kafasında bir ince merak
içinde dindiremediği bir korku
ayakları geliyor gibi yapraklar hışırdadı
gözleri bize bakıyor aralıksız
ve bir anda geçecek
aniden okunan ezan gibi
hep yakalanıyoruz hazırlıksız.
’Ekim