17
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
1905
Okunma
Günlerden umut diye açıyoruz gözümüzü ve hangi sağanaksa rahmete yakalandığımız şiir ve özlem yüklüyoruz güne.
Gün, günsüzlüğün ve gönülsüzlüğün urganı iken mabet bellediğimiz bir günceye bir bir diziyoruz dileklerimizi…
Bedelli bedelsiz…
Sıradan ve fazlasıyla mağdur yine de sıra dışılığına toz kondurmayan…
Geldik gidiyoruz.
Geçtiğimiz yollarda izini sürüyoruz mutluluğun.
Ve derken gökten elma da düşmüyor:
Hani o beklediğimiz iken sancağını diktiğimiz umut ve aşk nidalarının…
Sonra ne mi oluyor?
Öncesizliğin sonrasızlığında olan ne ise.
Sevgilerimle gönül dostlarım…
Kırılgan nidaları ümmet bildiğim,
Gözsüz gök kubbeyi aşk bellediğim
Biraz da sükûtu yâd edip
Çetrefilli bir yükümlülüğü yüreğe gömdüğüm…
Kınında hacizli bir aşk,
Çeperinde bilinmezin içinde saklı o hutbe
Ve devrik rotaları illet bir günceye mal ettiğim
Yetmesi ansız bir ikrarla sır yüklü gece.
Düş tabelaları var yarınlar adına:
Gök kubbenin hizasında acılarım,
Adsız sanrılarım var ve
Tahammülsüz benliklerin ifrata kaçan boykotları.
Pejmürde iklimlerde yoldaş imlerin;
Edindiğim izleklere taşıdığım resimler var,
Bir bir dizdiğim,
Bir bir itildiğim,
Bir bir kanıksadığım düşüşler.
Esrikli yollarda tökezleyen,
Mabedimin yongasında
Tefekküre daldığım
Ve toz konduramadığım gerçeklerim var;
Adsız kıtaların beyitlerine gömüldüğüm,
Kayıp mısraların hecelerine bölündüğüm,
Kırık nizamında yüreğin edindiği
O süt liman aldırmazlığım var.
Adsızım bu gün,
Yarınsız bildiğim dünün de öncesinde bir günceyim belki de:
Niyaz bildiğim hayallerimde kaybolmuşluğum var
Varlıksızlığımın hicap yüklü varsayımlarına yığdığım,
Yıkımlarından aşkın ve hayatın sağ çıktığım
Ve kaybolan sol yanım.
5.0
100% (24)