3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1376
Okunma

Acziyetimi sunduğum için
ellerim yorgundur
sevdalar karanlık akşamda kapısını kapar
ben tövbe ederim
kapı önünde zengin hayaller
uzak diyarlara çıkarır selamımı
peygamber duası gibi ıslanır dudaklarım
amin demeye yüreğim çarpar
gözlerim kelimelere aşık
kalsın deniz incisi
Sihri yoktur yaşamanın
denize vardığımda yalnızlığım sıcak dursun
tarihe karşı çekilmiş fermuar
hep beraber minderler bizi ziyaret ettiği gün de
mahremdi mutluluk
ayrıca saman kokulu bir dedenin çıkardığı yaprak
binlerce yıla karşın ciddidir
niyetistan güneşi bekler
ben tekrar inanmayı
büyük şehirlerde mahalle kalıp
Göz dikemiyorum, yorgunumluğum bahane olmasaydı
bahane bulmak uzun sürerdi
kucak açardım başlayışına
gözlerimdeki kırmızı çiçeğe istekli bakanlar
bu mübarek nereden çıkıp geliyor
ekmek nerede pişiyor
ince kabarıklık, çıktığı yer de şu göç
ne hafif kalıyor azla doyanın dünyası
varsın ki yunus oturur sofrasına
somuncu bereketidir kıvrık kirpiklerinde
bakmaya doyamazsın adalete
Gökyüzü durduğu yer de
gözlerimden başlarım
bir sen olsa, ciğerlerimden dolarım
bir bardak çay tutuşu ki, tek başına
nebze yüreğindeki
tuz basar insansızlığıma tasam
seker gibi takılıdır tenim
taşır gibi durağandır sevimsizliğim
düdüğü nemlidir vapurun
düşerken bir his
ölmekten kötü
bilmek de zor
içimden geçirdim
anca diner bu yangın
mahzundur deyişim
olmadık tat bırakıp
dalgın sularda dikkat
dağıtınca gözlerin keyifli bakar
kuşlar nasıl biliyorlarsa öyle uçsunlar
ve insanlar kadere boyun eğmeyi
on altı yıl geride duruyorum
gül yasin alıp döneceğim sana
5.0
100% (4)