28
Yorum
32
Beğeni
5,0
Puan
1843
Okunma

Abdulvahap Kazar’dı adı. Lise sıralarında en iyi arkadaşlarım arasında yer alıyordu. Lise bittikten sonra ikimiz de hayatımızın içerisinde yer alan bütün dünyevi işlere ve cahilliklere bir son deyip, medresede okuyup ümmet-ı Muhammede (Sav) hizmet etmek için bir söz verdik. Hedefimiz islam dinine hizmet etmek olduğundan, okuduğumuz her kitabı daha dikkatli okuyor; yazdığımız her yazıyı daha dikkatli yazıyorduk. Abdulvahap arkadaşımın dilinde kekeme vardı. Bir imtihan olduğunu düşünüyor, Allahtan gayret için niyazlarda bulunuyor; daha çok çalışıyordu. Medreseyi bırakmayacağını, ne olursa olsun ümmet için çalışıp hizmet edeceğini hep dile getirirdi. Bundan ötürü gurur duyardım onunla.
Ve bir sabah...
Dersin ortasinda "Abdulvahap medreseyi bıraktı, gitti" haberini işitince inanamadım duyduklarıma. Aradım Abdulvahap’ı; yalvardım, yakardım ama nafile...
Ardından gece başımı yastığa katıp günü özetlerken; dudaklarımdan dökülen satırlar bunlar oldu.
Aaah arkadaşım ah!
Ne yaptın sen bizlere böyle vah vah!
Belki de gözlerimiz kan ağladı senin
Sen geriye dönüp bakmadın bile bizim için
Şimdi ne yapacaksın, kim bilir oralarda
Seninle daha çok işimiz vardı buralarda
Buralar ıssız, buralar sessiz sensiz
Yokluğunda belki de geçmeyecek günler; dertsiz, kedersiz
N’olur, yalvarıyorum, dön gel aramıza
Söz veriyorum, eğer bir laf gelirse şahsımıza,
Kör olurum, görmem kimseyi
Elimden geleni yapar, af etmem kimseyi
Sen gittin, O gitti, öbürü de gidecek
Alemlerden alemler eksilecek
Yapmayın, etmeyin. Yanlış yapıyorsunuz
Bu ümmet yıkılırsa, ruhumuz ne hesap verecek?
Aaah arkadaşım ah!
Sen davayı kaybettin vah vah !
Bir âlim, bir âlem demekti
Aldandın şeytana, buraya kadarmış demek ki!
5.0
96% (24)
4.0
4% (1)