3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1595
Okunma

hayata dair, fecir vaktinde kardeşim demektir ’hayata dair’
bu aralar iliklerime kadar hissediyorum
bir acı varsa,
ekmek gibi ortadan ikiye ayrılıp
pay edilmeli
ekmeğe dair, acıya dair, bize dair kardeşim
söylemekten çekinmiyorum
azar azar değil
çoğul hali nasılsa
bana masal anlatmasınlar, sen de dinleme, diğerlerini artık bilemiyorum
inanç kavramıyla başladık biz
omuzların üzerinde kaç baş varsa yaradır
gizli bir mantar gibidir, bulundu mu derman olacak arsız hastalığa
inandım, sen de inan istersen
kitaba, peygambere, demire
kemiklerinden bile eser kalmamış insanın var olacağına
inanmak ilişmektir
tüm sinir uçlarınla ilişki kurabildiğin çağrının da sınırı olsa
gözünden damlayan söz gibi sarkar araya
bir göz yaşı gibi kalbini elinde tut
zindanlara varan sokakların taş duvarları vardır
yağmur temizler boyasını, kirini
istemeyerek de olsa bir kadın diyelim
sımsıkı sarılan görmüştür, omuzlarındaki baş yara
yürü, geç, derin gölgesinde çınarlar hikaye değil gerçeği söyler
tarih demiriyle gerçektir
örs örs
talep ettiğin kırıntılardan bir hayat var edersin
ilişirsin
yanılmak bile çağrıya aittir
dediğim gibi gövden serilsin yollara, gölge inanmakla küçülmez
isteyerek yaklaş
arzu et
çocukluğundan yüklendiğin atlar sıraya girsin
sır yaklaşmayı sever
toprak bağrına basmayı
büyümek ellerini uzatmayı daha içten
telaşlı yalanları sıralamayı
aramayı, yerinde yine de kimseyi bulamamayı
tasandan boşalan hayaller kafeste de güzeldir
dokunmasan da büyür, yalan söylemez tarihler
bile bile incinmekle tabaklar eksilse de
avcıların ruhlarını dünya ürkütür
korkakların ezberidir sonra orman da aslan olmak
gördüğünü gerçek sanma kardeşim
ezberini de sunulurken taslar madeni
içimizden bir diğeri için andır tutmak okunu
yalanla büyümesin diye yarının çocukları
böyle bir çırpı da soluklanırken
yaklaşır saatin kadranı
korkulan gerçeğin bu olmadığını ben anladığımda
sarsılırım
bir hikayesi olur herkesin kendine
anlatmaktan haz duyacağı
bazen hüzündür göğe yaslamak istediğin
alnını kırıştıran tok sesli bir geceden arda
akıp giden ırmağı kirleten çocuk sesidir yahut
illallah yokuşundan gelmiş kaçıncı yalvarışı küçük kalbi bilmiştir
geç de değildir pek
sesleri dinlemek zorlarken
uyumasına izin verir bu akvaryum zebanileri
korkuyla damarlarına basarlar, dişlerini gösterirler
çocuk aştır, ürker
zindan demirdir, küser
zaman tarihin değiştirilmemiş alevidir
belki de tarih zamanın
kaçıncı şifasını şafağıyla sökebilirse
binler susar
resmi çekilir bu karanlığın
eşyaların bir dili olsa gerek
suya giden ateş böceğinin
sonsuzluğa uçuveren kelebeğin
tebessümle vergisini veren insana kalır sabrı
geciktirilir
bilerek ve arzu ederek iliştirilir an zamana
ya da an bir tarih işçisidir dünden bugüne
güneşle güreşinde ezilen piramit bir duvar kalır
sesler kuytu da gidiş
küçülüp ceplerine girer her bir rüya
tesirinde çağ tutulur
kaçıncı kez yenik düştüğünün çetelesi yasaklıdır
umudun bile yorulurken
gözlerine ilişir acına
ilişmektir kardeşim
anla,
köklerine değin kapıda duran ruh
kaç çağdan beri senin var oluşuna aşıktır da
anlayamazsın
bana kızma,
bu yalnızlığa sızlanma
aldırış bile etme
umutsuzluğu bile umut sayan umutsuzluk varsa bir yerde
biz su uyanana kadar severiz onu yine de
5.0
100% (3)