11
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
1165
Okunma

Bir adam gördüm ağzı olmadan da konuşabiliyor
gözleri vardı çokça
bakınca göremiyorsun öyle
bu adam neyin de nesi böyle
sevgiye doymuyor domuzlaşıyor
oturduğu iskemlenin daima ayakları kırık
kalbi paramparça her halinden belli
bahçesine gidip büyütüyor ağaçlarını
uzatıyor ayaklarını dalların
tersine dönüyor dünya
belirsiz günlerini sayıyor durmadan
korkuyor sevgiye dair her şeyden
korkutulmuş saydam haliyle sevgiden
gölgesi dolaşıyor esmer bir gecede
korkuyor adam kendisinden
bir adam var yüzünde hazır çizgileri
annesi zamanında birilerini çok sevmiş
babası belki yarım asır boş gezmiş
kahveye girmeye niyetli
korkuyor yüzündeki çizgilerden
bütün boşluklarını şaraplarla dolduruyor
yürümesini yeni öğrenmiş gibi giriyor içeri
şapkası yüzünün yarısını kapatmış
bütün kara bakışlar öldürüyor
bir adam var burada
domuzlaşana kadar seviyor
gidemedi hiçbirinden
gitmesini bir türlü öğrenemedi
belki de bilmiyordu gitmesini
ama nasıl oldu da öğrendi böyle sevmesini
bir tren kadar bağlıydı demire
ve her istasyonda hikayesini anlatıyordu
boşa çekilen bütün vagonlara
bir adam bitmeyen bir cumartesiyi düşünüyor
saat tam 12 gün hiç gitmeyecek gibi
yelkovana direniyor belli bir vakit
kırılıyor çat sesiyle iskemle ayağı
susuyor olduğu yerde
çok yorulmuş olmalı esmerleşen günün içinde
uçumluydu o gün
isa’nın tabiriyle
beklemekle geçecek ömrü
o da bunu biliyor
belde belde bıraktığı tüm üzüntüler
dağıldı çoktan bütün mahalleye
konuşmayı o zaman unuttu
gözleri o zaman büyüdü alacakaranlığa
o zaman yuttu ilk şarabını
bir adam yüzsüzleşiyor
hatırlamaya çalıştıkça adını.
ağustosikibinonlatı’