4
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
2381
Okunma

ikindiye doğru;
Köyönündeki Suçatında kıyıya çekilmiş kayıklar
kürekleri içinde
muşambayla kapatılmış motorlar
daha yukarıya tırmanmak istermişcesine
çapalarını uzaklara fırlatmışlar
belli aralıklarla döver,
dalgalar kıyıları
bazen okşar gibidir,
bazen aşkeder osmanlı şamarı
bitmez kayıkları ırlaması
arkalarından tutup kaldırıp lapbadak bırakmaları
kaçınılmaz kayıkların
bir o bir bu yana yatmaları
in-cin top oynar
bu terkedilmişlikte
bir zamanlar Haluk abi vardı
şirketin adamıydı “avlıkçı”lara göre
şirkete göre de “kopretifin adamı”
sanki anlatmak zorundaydı
karşı tarafın haklılığını
oysa; kimse onu saymaktan geri kalmazdı
mecburlar mıydı
bilmiyorum;
gerçekten mi sayıyorlardı
sahteydi bence
hem de çoğu kez abartılı,
ama hep saygılılardı
anlayamıyordum niye
aslında o;
sadece kooperatif başkanının adamıydı
kooperatif;
başkanın malı
başkanın demediğini bile yazardı
başkanın evinde kalır,
Köyönünde kalacaksa
bazar ekmeğini, cığarasını,
başkanından alırdı
onun geleceği saatte demler çayı
çay lekeli bardak-kaşıklı,
üst üste tabaklar
başkandan başlar
herkese tutardı..
kopretif gurucusu” başkan
Musaçavışların Dırdır Mustan,
istediğine para verir
isterse “pangadan gredi bile alıverir”di
..
kopretif arabasının önünde hep o oturur
kapısını her zaman birileri
ama illa Müdür açıp-kapatıverirdi
adam kendi kapatamaz gibi..
avlıkçılar köye döndükten sonra
in-cin top oynardı Köyönünde
aradan zaman geçer ve neden sonra
Haluk’un yanına uğrarlar nedense
ağları yoklamakdan dönenler
“şöyle bir uğra”mış olurlar
kendiliğinden demli çay dolar
hem çay, hem cığara içerler
bekleye koyulunur
bir-kaç dişli, bir-kaç sudak
Allah ne verdiyse
“-ırafık hunu halledelim” derlerse
bir çırak kocaman bir bıçakla işe koyulur
suya yakın kayalıkların üstünde
ilk iş solungacı çıkarıp,
basarak patlatmak olur,
yeğe kediler tetikte
kalfa düzeyinde biri işi üstlenir
gazocağının haznesinde mor ispirto alevlenir
yoğun bir pompalama ile hüner gösterilir
önceki kızartmadan arta kalan yağla
eski, kirli sac tava ateşe koyulur
bayat-balık kokusu unutulur
bu; hemen girişinde seçme tezgahı bulunan
balıkçı tolunda; kalakalınmış
elindeki soğumuş,
koyu demli çayı yudumlayanlarca
ve ellerinde sömürülmeyi unutmuş cığara
ortalığı acı tütün kokusuna bulamış
elden ele gezen, kimin olduğunun
önemi olmayan tabaka
biraz tütün olsa da kağıt kalmamış,
dışarıdan kıyıyı osmanlı tokadıyla
şamarlayan dalga sesleri duyulur
ve ondan geri kalmaz ne fırtına
ne yağmur
lastik cizmeler, yırtık-pırtık pantolon
sarı muşamba yağmurluklar
herkesin sırtında
kulakları yarı hıfzeden orlon
siyah yağırlı takkalar
balıkçı barınaklarında;
ya uyduruk kerevetlerde,
ya yere serilmiş hasır
ya da çul üstünde
ne zaman serildiğini unutmuş
yüklük bilmez
sıralanmış şiltelerde
bağdaş kurulunur,
olmadı yan yatmış,
ters çevrilmiş balık kasalarına oturulur
ev sahibi o olsa da ziyafet Haluğadır işin aslı,
“ertesi günkü hesap”,
herkesin davası
elinde iki cırt firenk,
iki soğan,
bir bayat ekmek
kızaran balıktan
haberi yokmuşçasına
ekmek arası edecekmiş, üleşecekmiş
güya derdi tuz istemek
belki biraz da
Toprak-Su memurları üstüne muhabbet etmek
bir şekilde ayaküstü de olsa
Motorcu Doğan da sofraya sokulur
çömelip, bağdaş kurup oturur..
plastik bidondan bayat ekmek
nar gibi kızarmış kılçıksız balığa
karabiber, kimyon
yarılmış domatise illa tuz ekelenir
yumulunur..
bir yandan çay tazelenir,
hazır gazocağı yakılmışken
arkaya kalanlar sofrayı toplayıp,
bulaşık yıkanırken
köşelere çekilinir,
duvara yaslanılır
ya ders çıkarılır
Motorcu Doğan’ın geçmişinden
topukla yer oyulur,
ya söğüt dallarıyla bölünmüş deliklerden
hırçın göl, seyre koyulunur
ya açık kapı önünde bekleşilir sessiz,
ya ufuk, ya deniz
ya da sicim gibi yağan yağmur
izmaritler ya kapı arkasına fırlatılır
ya tolun deliğinden dışarı
berbat bir manzara halini alır
en kısa zamanda kapı arkası.
dikilenler sıkılır,
açık kapıdan pardı altına çıkılır
izmaritler sağ ayakla
bir güzel çıynanır
çamurla izmarit hallolur
atılan ağlar mahvolmuştur
umutlu-umutsuz
“-len epap” diye başlayan
ve illa küfürle devam edip sonlanan
ya bir malihülle , rızık kaygısı
ya da falancayla-filanın karısı-kızı
olduk-olmadık bir konu
kimbilir kaçıncı kez bahse konu olur
ar edenlerin boynu burkulur
olmadık birileri hakkında “ileri geri”
sözde gençlerin muhabbetleri
olmadı itiraz eder bir diğeri
bu arada çoğu kez restleşilir
taraflar ayrı uçlarda kümeleşir
bu defa da karşıdan karşıya konuşulur
“-arkadaş dediğin doğrudur,
benim tav olduğum
koğlamanın ne nüzumü var
üsdelik o adamın kendide burda deği
sen de gözününen görmedin
adamına(n) bi meselen varısa
erkekçene geçersin annacına
dobura-dop yüzüne söylersin
biz burda gonşuyuz,
hısımı akrabası olan var
ayıb olur”
nefes alışlar hızlanır,
yüz renkleri pembeleşir, morlaşır
araya birileri girmeye kalkar,
“sonura” hesap sormalar
konusu söylenmez, kararlaştırılşır
taraflar hırsa boğulur
Kara Osmanın Hida(ye)t ağırlığını koyar
“-cılkını çıkardınız len ..ına godumun epap
etçeğniz işin” diyerek hiddet-savar
ortalık yatışır derekap
..
o küfürle süsleyerek devam eder
“-dost var duşman var
ele-ğüne ğarşı “tavık seni daşların,
emme sahabıyın hatırı var
böyle olur-olmaz şeyler??
üsdelik görmüş ğibi
valla bunnar gevşek işler
bırakın endekinneri
gün olur, iyiyken kötü olunur
sanki kendileri laf çıkarmışlar ğibi
buradakı epaplar mahçıp olur”
derken yoğun bir motor sesi
motosikletin sesinden bilinir kimin geldiği
havayı ağır bir benzin kokusu kirletir
bir kenarda motor stop edilir,
ayaklara yere basılıp
eldivenler çıkarılır
motor geriye doğru kaldırılarak çekilip,
ön tarafı hafif şaha kaldırılır
tokalaşılır, konuşulur
biraz önceki me’zu unudulur
gençler elbirlik eder,
ığrıp bir kayığa yüklenir
“- nerede balık oynadığı” duyumu dile gelir
ekabir takımınca rota çizilir,
çapa toplanıp kayığa binerler
biri kayığı önden kaldırılarak arkaya iter
uzun bir sırıkla yön deryaya çevrilir
yan taraftan başka bir kayığa
“-ıarasgele” deyen
bir-kaç kişi daha doluşur
“-işallah bu sefte ağlar doludur”
kıyıdan uzaklaşılır,
ip dolanır motora, alıştırılır
hızlı bir kol atılışıyla
“viskinson” motor çalışır
kayığın arkasında yüzler deryaya dönük,
yola koyulunur, bakışlar donuk
hayır dualar, hayra yorulunur
bakışlar umutludur..
ve arkalarından yeni yetme
bir-kaç kişilik bir kayık daha
toraman döğmeye
ne olmaz-ne olur
birşeyler umulur
“- i(n)şallah bereketli olur”
yola koyulunur
olur mu olur
olur
olur
olur-olur..
“-haydin rastgele”
bereket umulur!
DİPNOTLAR
ırlanmak: sallanmak, yerinden oynamak, düşmeye yüz tutmak
tartıda başkan hariç herkesten kısardı(kopretif namına)
Bayram Çelik
yağır: yağada, terden aşırı kirlenmiş kumaş, yağlı kir,
çiğnenir
malihülle: parasal açmaz, sıkıntı
kov/koğ: dedi-kodu, gıybet, çekiştirme
ığrıp/ırıp: (trol) balık ağı
ığrıp çekmek: file şeklinde büyük ağ ile gölün dipten taranması
IRIP: eskiden balıkçıların balık tutmak için kulandığı bir takım holta düzeneğinin yerleştirildiği ağaç tan yapılmış kasnağa denir _
5.0
100% (8)