21
Yorum
49
Beğeni
5,0
Puan
2026
Okunma

ben seni göğsümdeki yara gibi sevdim
merhem diye sarındıkça şefkatime özlemlerin
gülüşüme aldanıp düne yorma
iç`ine inen kuyu kuyu karanlıktır gözlerim
dilim ateşe sürgün
doğumu müjdeleyen ölümü de müjdeledi!
ekmek paylaşılır, babamdan bilirim...
matem nasıl bölüşülür sevgili!
kırk dağ yüküyle bir avuç toprak olur insan!
gurbetten sılaya nasıl uzanır ellerim,
mahşer yeri avuçların avuçlarımda ısınır!
bana sorma nehirleri kurutan denizleri
daha dün,
babamın mavi gözlerinde göğü gömdüm
bana kalan,
toprak rengi bakışlarında kahır yüklü gemilerin demir aldığı
acılı anam
durulduğum tek liman...
bir tül gibi geceyi dokuyorken üzerimizde zaman
rüzgara bırakıp iplerimizi
bulut bulut atılmak uçurumlardan
ölmek kadar yakınken nefesin nefesime
yağmurunda ıslanmak
geç kalmışken;
ellerin ellerime
gözlerin gözlerime
tenin tenime
eksilse dokunuşların bilki bu ömür ziyan
asma yüzünü sevgili
yazgısı yüzünden taşan eski resimler solarken sandık içinde
ana kucağı arayan bebekler gibi
sokul göğsümün yamacına soluklan
sen hep bahar kal...
arş hasret topluyor, kıyamet yıldızlar
yazgısının yangınına düşen arz!
sus(ma)!
hangi acımıza sığınsak mabede dönüyor yaralarımız...
sude nur haylazca
5.0
97% (37)
4.0
3% (1)