5
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
1419
Okunma

Sesin uzaktan gelen sokak lambası kadar yakın
gözlerin gidip bir daha gelmiyor gibi
dokunmak elini boşluğa atmaktan farksız
kokun çuvallarla taşınıyor işçilerin sırtında
öğle arası oluyor ellerin
mutluluk dağıtıyorsun gülümseyerek
öpüyorsun kuşları boynundan
beyazlaşıyor gökyüzünde uçarak
sanki bir daha öpemeyeceksin gibi
uzaklaştı arkasına bakmadan
bu bir göç değildi biliyorum
yağmur yağınca kirlenmez kuşlar öpmeyle
akar yanaklarından o gözleriyle etrafını görebilir
sen mutluluk dağıtırsın kanatlarını çırparak
ben bu kadar değilim
ya ben nasılım anlat ağabey
dürtmekle kımıldamıyor
iskemle ağır basıyor ayaklarımdan
çekiliyor yeryüzü gökyüzüne
hangi çağdayız ağabey
taştan mı çıkarıcağız şimdi suyu
yoksa mektup mu atacağız pencereden içeriye
çocuklar meşe mi oynuyor
yoksa hala tekerleğin mi peşinde
bulundu mu sevgi
söyle ağabey
daha konuşmadan gitmek nereye?
ellerin güvercin dudaklarından çıkıyor bütün ıslak imzalar
konuyorsun mahallenin bütün kirli iplerine
pencereden dışarıyı izleyen bir çocuk seni görüyor
hayatında olmadığı kadar dikkatli ilerledi balkona doğru
uçmanı kimse istemiyor artık
o seni yakalama derdinde
ilk bakışta bitiyor masumluk sonrası sadece sahip olmak
bir güvercin oluyor elmacık kemiklerin
dağıtıyorsun herkese ısırarak.
ağustosikibinonaltı’