18
Yorum
50
Beğeni
5,0
Puan
1312
Okunma
Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize.
Ne her gördüğümüzü isterdik,
ne de her istediğimiz olurdu.
Ama öyle bunalımlara girip çıkmazdık.
Ertesi gün unuturduk.
Bir giydiğini bir daha giymemek,
önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize.
Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik.
Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten
küçük kardeşe kaldığı o günlerden bahsediyorum.
Sökülenin atılmayıp dikildiği,
yıprananların yamalarla saklandığı günler.
İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi
ve her baba da yenilerini alamadığı için biraz buruk olurdu.
Ama modayı yine de yakından takip ederdik biz.
Mesela; ipten kemerlerimiz, çoraplardan eldivenlerimiz vardı.
Her bahar papatya toplamak ve çimlerde yuvarlanmak gibi
sıradan eğlenceler de edinmiştik kendimize.
Üstelik pantolonumuzda beliren çimen lekesi için
annemizden yiyeceğimiz azara bile hiç aldırış etmeden.
Ama yine de iyi çocuklardık biz.
Ağlayan küçüğümüzü susturmasını da,
pazardan gelen büyüklerimizin yüklerini taşımasını da,
beraber gülüp, beraber ağlamasını da iyi bilirdik.
İstediğimiz bir şeyin olması için sabretmeyi de
o yokluk günlerinde öğrendik.
İşte bu yüzden ekmek ve emek bizin için nimettendir.
Kaybetmemek için sıkı sarılırız, ekmeğimize de sevdiklerimize de.
İlberOrtaylı
Mutluluk hünerdir aslında
Yokluktan aş çkarmak çorba çıkarmak
Delik çoraptan eldiven dirseği eprimiş basmadan el bezi( havlu)
Naylon ayakkabıların kışın ayakkabı yazın arkalarını kesip terlik yapmayı da bilirdik
Yani demem o ki bir nesneyi dibine kadar kullanırdık
Eskileri nayloncuya verip yerine süzgü çanak çömlek alırdı annem
Kurbanlık koyunların yünlerini eğirir süveter yelek örerdi
Bostuna tuzlayıp yıkayıp kurutup ocağın önüne yayardı sıcacık üstünde otururduk
Siyah önlüklerimiz vardı bizim
Okula giderken
Mahalle fırınından bir gevrek parası çalışırdı babamdam
Tam tamına yirmibeş kuruş
Hatırlar mınız iki sarı onluk bir kızıl beşlik
Mahalle arasında ip atlardık lastik top oynardık
Dokuz kiremit istop yakan topu sönük bir top bile ne kadar değerliydi
Acıktığımızda salçalı ekmek sürerdi elimize tutştururdu annelerimiz
Bilmezdik bal börek kek sucuklu ekmek
Kim bilir kaç yaşında duyduk adını tadını tattık güzel bir şeymiş gibi görünüyordu
Bayramlar şenlikli geçerdi kurban bayramında kavurma baştacı
Ramazanda horazlar kesilirdi pilav üstü nar gibi kızartılırdı
Ne var bunda demeyin şimdi her gün her evde pişiyor
Ama o zamanlar ki gibi tat kalmadı ne ağızların ne tavukların
Ne de dünyanın!
Ne bağlarda eski üzümlerin tadı
Ne küpten eteğime doldurduğumuz incirlerin eski lezzeti kaldı
Bizim çocukluğumuz incir bahçesinde geçti bilir misiniz
Saydım bir keresinde bahçemizde tam otuzüç ağaç vardı
Toplayıp taşırken kollarımızda sebet saplarının resmi çıkardı
Nerden nereye geldik bir siyah önlükten
Yokluktan yoksulluktan
Ama şimdi daha yoksuluz mutluluktan
Bize hatıra kaldı o hayata bön baktığımız yıllardan
Yazdıklarımı en çok annem okusun isterdim
Ama okuma yazma bilmez
Adımı görse bir yerlede ben olduğumu bilmez
O en çok dokuduğu hayatı bilir…
Egenin incisi yemişlere zeytinlere selâm olsun!
Siyah önlükle büyümüş ege çocuğundan … sevgilerle…
Nurten Ak Aygen
12.07.2016
5.0
100% (38)