8
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
1009
Okunma
eski bir şiirdir
ruhumda eski bir yara
gün bu gün olur
seni hatırlayınca
öylesine suskun küskün ve derin
öylesine kabuk tutmuş
geçen yılların her dakika
dün bugün olur
dilsiz kulaksız
kulak kesilir çocukluğum
çoğalır çoğalır dilsiz anılar
yağmur yağınca çarpar
duvarlardan püskürür papatyalar
o afâk karatmasını
ay bağrına bastığında
karanlığa ölüm!
özüm şiir olurdu unuturdu unutulurdum
yaz yağmurum
nasıl çoşardı içimde
nasıl iskoç ispanyol kızının eteğinde
dönme dolapta
bin bir gece masalında lunaparktı içim dışım
çığlık çığlığa her hatırayı arşınladım
bir rûya aralığında
her şeyi neş’eyi satarken birileri
unuttum unuttum çook yorgunum
üstünden çok yıl geçti
pencereme beyaz martılar çarpmıyalı
yalıçapkını kuşlarını artık hatırlamıyorum
ve özgürlük şarkısının tadını
yağmurları vurdum gözlerinde
mavi göklerin
usul usul içi çürürken kentlerin
boy verdi köylerde zeytin dalları
püskürdü eteklerinde dağ laleleri
acemi bir aşıktım
ben her şiirde... vuslatı sılâyı sineye yüklediğim...
gittim ... gördüm ... yaşadım ... çocukluk anılarımın evinde!
sanki; yine hiç gitmemiş gibiyim...
Nurten Ak Aygen
12.8.2016
5.0
100% (21)