Aksanı bozuk, hükmü yitik bir masal sensizlik...
kara yele maruz, işkence eşiği beklemelerim...
sabret diyorsun !
lakin eksik uyanıyor güne diğer yarım.
kamçısıyla şaha kalkan tay diriliğinde zaman
anlıyor musun !...




Ah yıldızlarla oynaşan gece...
ah yüzünü çalan güneş...
aynı fincanı lekelediğimiz dudak izi...
ve
dibinde tortulanan hasret telvesi...
vakitsiz çıka geleceğini söyleyen,
gönül koyduğum yalancı fallar.
yine de umudum baki sizden yana...




Sen,
Adıma kayıtlı gök/yüzüm...
beni gelişinle vur bir ay vakti.
es rüzgarların saten yelesiyle,
yüzünü düşür,
lacivert gecenin koynunda uyuyan göle
ki,
eğilip şavkını içeyim kana kana gözlerinden...




Varsın,
hiçbir derinliği,ağırlığı olmayan,
derme çatma kulübe olsun varımız yoğumuz.
biz uçmayı öğretelim sazlık kuşlarına,
bizim süzüldüğümüz gök mavisi ufuklarda ...




Gel !...
büyümeye yüz tutan sevinçlerimin sessiz şarkısı.
kutsadığım yollarda bir uğraklık,
iklimi kekik kokulu meltemler koy terkine...
bizi anlatan şiirler bırak pınarlara...
en çokta ,seni ne denli sevdiğimi fısılda uçurum kenarlarına...




Bu acılı, yakıcı bir bekleyiş...
Bu ferahlık veren, tatlı bir özlem...
Ve dahi
kum taşından gizli bir lahitte saklı sırrımız
olursa da
temmuz bayramlarının şeker tadında,
ancak ve ancak şartlı tahliyeyle özgür kalsın aşkımız..
ANLAŞTIK MI ?



Dilek USTA