16
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
766
Okunma
’’Boşluktan çıkamayıp yüreğime su serptiğim gecelere;
I
Ellerimi yalnız bırakma satır başlarında
bu yokluk bir öyküden geliyor
belki mutlu bir son oluruz hikayenin sonunda
karanlıkta yıkanır gözlerim belki de
sen gecenin karanlığına aldanma
yıkansın gözlerim
gece lambalarında insan oluyorum
kendimi hatırlıyorum o vakit
pazar arabasıyla annemin peşinden koştuğum
yerlerdeki çürük meyvelere anlam veremediğim zamanları
hemen alev almaya müsait kibrit gibi uzanıyorum yatağıma
eridikçe içim ayaklarımdan karnıma çekiliyor hayatım
o zaman kafamda bir engizisyon mahkemesi toplanıyor
çekiliyorum sorguya önce kanatlarımdan başlanıyor
yıkansın gözlerim ellerimden başlayıp
yıllarca böyle uyudum sanırım
tanrı beni bu şekilde bıraktı hayata
üzüntüden hep bunlar
karaciğerimi de bunca yıl kara zannetmiştim
fazla kararsızım bu hayat için
bitmeye müsait kurşun kalem gibi
soyuluyorum geceleri gizlice
üstümde daima silgi tozları
yok olmaya razıyım artık
kazıyorum mezarımı sivri tarafımla
ellerim göğe bakacak bedenim biraz yatık
II
annemin şiir defteri olmadı hiç
ama yemek kitabı vardı
babama yazılan şiirler buradan geçiyor
zaten şiir gibi kadındı
sonra yapraklar düştü
sarardıkça sarardı
yıkansın dediğim gözlerimin içinde
Tanrıyla bu kadar samimi değildim
geçen beş yılıma kıyasla
gittim.İbadet edebileceğim her yere
gözlerimle aldım abdestimi
yıkandı gözlerim üç kere kirpiklerimden
üç kere içinden
güzel görmeye başladım sonra
geriye hariç ne varsa senden
limon ağaçlarının taşıdığı güneşlere sarıldım
bir çingene de gördüm gözlerini
bir ibadette rastladım sevgine
bir karakolda gördüm ellerini
hiç göremedim seni
dağılmışken dört bir yana
en son şark da duymuşlar sesini
hemen gel yıkansın gözlerim
üzerime kalemler yürüyor
ellerimi yalnız bırakma satır başlarında.
’Gök çe’