6
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1686
Okunma

Büyük bir mekanın
dışında minik elli bir akordiyon
çalıyor çaldıkça
öncesinde bir mayhoş oldum
aldı canımı uzaklardan aldıkça
içeri ufak bir kız çocuğu girdi
gözleri denizleri kıskandıracak kadar mavi
ve elleri afrika kadar eski
dilinden anlamadım bir şey
bulgardı,insandı ve daha bir sürü şey
paraymış derdi sonradan anladım
deliyordu gözlerimi
gözlerinin içi
yaşamaktan utandım belki biraz
böyle güzellikler feda oluyor
düşünmedim değil
ellerimde olsa
yere indirmem hiç bir parmağını
yaşamak buysa eğer
ne şanslı
günlerin boğukluğunu bir akordiyon alıyor
üstü kırmızı kapaklı
kavuşma özlemiyle açıyor
kavuşma özlemiyle kapıyor
daha önce onun ellerinin deydiği her yere
şimdi kendi elleri basıyor
Brüka burası kimsesizler durağı
piyanolar kendilerini asıyor
tek kişilik enstrüman olmak zor
yaşamakta öyle
mavi gözlerle bakma desen ayrı
ben kahverengi görmüyorsam
dolayıdır maviden gayrı
bakmasını öğrendim
bir bulgar kızında
yaşı en fazla beş
gurbet denen alçak
bu çiçekler nerede büyücecek
gece yarısı
sokak araları tenha
ağzı bantlı kaçık
in-cin uykuda
bir kaç kaldırım müziğe eşlik ediyor
bu ritim içimizden tutuldu
ayaklar rap
öylece işte ansınız
ay yıldızlara gittikçe yaklaşıyor
ellerimde iki çift göz vuruldu
minik bir eldi
gördü sandıklarında boğuldu
neyse ki yanımdaydı Brüka
koca koca gözleriyle izledi oda
bir doldu gözleri
sonra dalgalar sahilden geri çekildi
etraf kum
ayak izlerim kadar yumuşak
ondaki merhamet
ancak olurdu bu kadar
çizmek belki beş-on dakika
bozmak sadece bir rüzgar
izledim öylece
cebimde kalan son bozukluğa kadar
ellerini tutamadan gitti
belki bent aralarına kavuştak
bir de sevgilim
bir de biz kavuşsak
’’Bir seni görsün istiyorsan gözüm, bir beni görmeli gözün.’’
’Gök çe’
5.0
100% (11)