3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1392
Okunma

..
“-sürü dediniz de”
biğün Akmemetlerin İbirem Yalavaşdan
bi telefon çekiyoru Sadıllaha
“-dedesi ağır hasda onu isdeyomuş
acele ğetceğmiş”
..
“-buna habar üş sahatlık
fazla mesayiden, geldiğinde utaşmış”
..
hanı vakit oldu,
yastı ezani okunalı
yes etdik doo(ğ)ru Sadullahın eve
gecenin leylisinde
nereden nereye..
haber aynı haber
köyde telefon yok ki
ordan garaja
Konya arabasına atladığım gibi
buzdolabının üsdünde,
yönü geri
“ver elini Akşeer”
İstambul arabasını beklesem
“-üş sahata anca gelir”
yazanede bekleyip duru
Yalavaca gidecekler
“-gelin hurdan bi araba dutalım”
“-biz münübüs parası veriz”
“-beklen on münübüsüynen gelin öyleye”
atladığım gibi taksiye Yalavaca
ordan tekrar araba dutmakdanısa
“dah de köye”
daha ortalığın ağardığı yok
yerler don
köpekler büzüşmüş
laf olsun diye havladılar bir iki
“çok şükür uluma yok”
……….
“ya da dün defnedildi”
euzi besmele
“Allah-u la ilahe ……”
yukarı çıkdım
herkeş ölgün ölgün
ortalık diniz
“hoş geldin” file deyollar da
başlarıynan
gözleriynen
halamın başı çekkili
içeri ğirdim
bakdım dedem
kösülmüş yatıp duru
“şükür”
soba gürül-gürül
bizikinner, halalarım, birkaç da gonşu
Osman Çavışın Hoca
bi de hasdanın başında Musa
inil-inil Kur’an okuyoru
usulcukdan çökdüm
o derin sessizliğe bende gömüldüm
Musa’nın soluklandığında
herkesden bi “amin” uğultusu
sonra yine sobadan ateş sesi
yoğun bir ilaç kokusu
ortalık ağarmaya başlamış
usulcacık birileri gelip çöküyo
birileri fark etdirmeden ayrılıyo
“mallara bakayın bi!”
…
sessiz bir bekleyiş
kahredici bir suskunluk
Musa
“-Sadakallahul azim ……….”
……………..
Fatihadan sonra da dua koşdum
neçeden sonura
Fatma Halam
“-hoş geldin gadın gardaşım”
……….
“-bizikinnerin habarı varmıydı”
Asiye Halam
“-senin nerden habarın oldu
ay gardaşım”
Ümmü Teyzem
“-ne zaman geldin”
……
“Yalavaca gediyomuş da
“enişde bi telefon edivi
Sadıllah bizikinnere habar edivisin
onnar İrbem’e habar veriviri” dediydim
..
“-demek telefon ediymiş
habarı gelmeden kendi geldi
ne var hinci,
her sahat her yere araba gakıyo”
“-yanına var bi”
“-boba bak İrbem geldi
hadi gözlerini aş bi”
“-uyandırmasaydınız”
“-narasın uyumayo”
dedem elini belli-belirsiz kaldırdı
avuçladım, terlemiş
üşümüş, buz gibi
halam ıslak bir bez verdi
su vermem için
yüzünü sildim
ellerini oğuşturdum
biraz kendine ğeli(r) ğibi oldu
çapıtla su
çaygaşşığıyla yoğurt
malı maşatı bir yana;
“ne çektiğin çilleler”
“ne aç kaldığın günler”
“ne susuzluktan dudaklarıyın çatlayıp daa
tırmandığın tepeler”
“ne çoluk-çocuk yüzünden kavga”
“ne an başında niza”
“ne filana kızgınlığın”
“ne gardaş-gardaşa dargınnığın”
“ne vay olamadıydım
ne vay bulamadıydım”
“ne eksik.. ne fazla
hiçbir şeyin anlamı yok
herkesin dilinde
sessiz-sedasız doa
derken Dedem gözlerini araladı
belli-belirsiz
“-ne zaman geldin oğlum”
…………
işaret etdi bir yun yasdık daha
koltuk altlarından çekdik uzun oturttuk..
başını yünseltdik
biraz daha su, bu sefte bardakla
bağrını açarak serinletdik
peşgirinen guruladık
üsdünü değişdirdik
..
“-varsın üşüsün” deyip pencereleri
sonuna kadar açtık
“bi gaşşık tahrana?”,
istemedi
“birez yoğurt?”
o kadar..
“-boğazımdan geşmeyoru” dedi
emme baya yoğurt yedi
ısrar üstüne biraz daha;
sonra biraz daha
kendine gelir gibi oldu
birazdan canı geçdi
yine yoğun sessizlik
kesafetini kaybetdi
merak ediyollarıdı İzmirdeğinneri
yakınları da.. uzakları da soruldu..
kısa anlamsız sorular
her soruya kısa anlamsız yanıtlar
verilen cevapların kale alındığı da yoktu
çog geşmedi,
sokakdan sürüler geşmeye başladı
dedem gözlerini yarı araladı
cama doğru yeklendi
beceremedi,
“-kimin”
“-Sedet’in haralda” dedim,
“-Sedetin sürüsü mü var”
“-o’na benzetdim”
bir başkası
“-Veli’nin çanına benzeyo”
“-çobanı Sedet’e benzetdim”
“-len olum Sedet’de geçi ne arar”
“-ne bileyin Dede”
biri
“-Veli’nin çobanıdır”
“-Veli’nin sürüsü mü var da, çobanı olsun”
“-Ala Deli’nin geçisi ona ğalmadı mı”
“-haa!...
tabi ben bilmeyon”
“-Veli yok mu başında”
……….
“-Güney(i)ye mi gediyoru ku”
“-valla bilmen”
…
“-o ğadar dedim”
……….
“-o ğadar tembeyhledim
bari kendini gurtarana ğadar
“-bayamlık-dan uzak durun” deye
…
sonra soluk heceler sıralandı
“-emme kime deyon” bekledi..
..
“-bi ğulaklarından giriyoru
ötekinden çıkıyoru” kesik kesik öksürdü..
“-boban da gedip de bi çöğürünen-möğürünen
sağını-solunu çonalayvımadı ”
“-ne bayamlığı Dede”
Fatma Halam
“-va! gardaşım deden Güneyinin Arkasına payamlık gardı ya”
“-hu yaşdan keyri
neye kendine ezziyet ediyon ay Dede”
yüzüme umutsuzca bakdı
…………
gene yorgun.. kesik umutsuz..
“-töbossun hinci onarın..
dalını budağını eğşer bu ğeçi
zavallı görpeler daa kendini ğurtaramadıydı ki
gazya(ğı) tenikesine ordan bireş köpek boku irk de
gazyağıynan garışdır da
bulayvı findeleri
………..
ya(hut) da…….
içine açcık paçavra doldur,
deyneğinen dallara serivi(r)
………..
dur hinci sen becermezsin
eşşe(ği) hazırla da
en eyisi ben de geleyin
en azından tarif edeyin
gözümünen göreyin
içime sinsin
……..
senin elinden kör eşşek su işmez valla
eyi kine okumuş, getmiş varmışsın da
köyde gala-file edeydin
vay senin halına
gargalar bile gülerdin.”
DİPNOTLAR
yönüğeri, yönü geri: arkası dönük
dah de: (yaya, eşekli ya da arabalı) sür, yürü, git
diniz: sakin, oldukça sessiz, gürültüsüz
an: 2 tarla arasındaki sınır çizgisi
An kakdırmak: anı diğerinin tarlasına taşıyarak kendi tarlasını genişletmek. Sınırı zorlamak, boşluğu kendi tarlasına katmak.
Yeklenmek: yüklenmek, kalkmaya yeltenmek,
Bari: hiç değilse, keşke
çonmak: birikmek, toplanmak, yığılmak, örelenmek, üşüşmek
çonalamak: bir şeyin etrafını bir şeyler toplayarak saklamak,
Çalı Sh: 1395
5.0
100% (5)