2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
121
Okunma
Her insan, kendi hikâyesinin içinde bir yolcudur. Kimi yolunu dimdik yürür, kimi adımlarını sayar, kimi ise hayatın kendisine bıraktığı sessiz bir sınavla ilerler. Ama bir gerçek vardır ki: Engelli bireyler, sadece kendi yükleriyle değil, toplumun onlara yükledikleriyle de yürümeye çalışır. Yokuşlarını daha dik, adımlarını daha ağır yapan çoğu zaman engeller değil; engel olanlardır.
Oysa bilmeyiz…
Bir çift göz dünyayı hiç görmeden sevmenin ne demek olduğunu,
bir çift kulak sessizliğin içinden insanları anlamaya çalışmanın inceliğini,
bir bedenin eksilmiş yanlarıyla bile hayatı tam yaşama mücadelesini.
Biz bakarken eksik görürüz; onlar yaşarken tamamlamaya çalışır.
Bizim engel dediğimize, onlar yaşam der.
Bizim zorluk dediğimize, onlar direnç…
Sabah evinden çıkmak bile çoğu için küçük bir zaferdir aslında.
Bir kaldırımı aşmak, bir kapıyı açmak, bir araç bulmak, bir bakışa göğüs germek…
Bazen bir düğmenin yüksekliği, bazen bir merdivenin gölgesi, bazen de bir insanın önyargısı dev bir dağa dönüşür.
Ve yine de vazgeçmezler.
Tutunurlar hayata, sessiz bir kahramanlıkla.
Gülüşlerinde saklı bir sabır, adımlarında saklı bir azim vardır.
Bir tekerlekli sandalyeyi ite ite özgürlüğü taşırlar,
bir bastonla sadece yol değil, kader çizerler,
sessizlikte kelimeleri işitmeye çalışırken bile dünyaya kucak açarlar.
Hayat, onların güçlü omuzlarında her gün yeniden şekillenir.
Bizim düşünmeden yaptığımız her hareket, onların düşünerek başarmaya çalıştığı bir mücadeledir.
Ve biz?
Biz bazen sadece durup izleriz.
Bazen görmezden geliriz.
Bazen yok sayar, bazen acır, bazen fazlasıyla konuşuruz.
Oysa gereken tek şey çok daha basittir: Engel olmamak.
Acımak değil, anlamak.
Uzak durmak değil, yan yana yürümek.
Görmezden gelmek değil, fark etmek.
Konuşmak değil, dinlemek.
Yönetmek değil, destek olmak.
Her engel, bir gün herkesin kapısını çalabilir.
İnsan, insan olmanın kıymetini ancak bir başkasının hayatında saklı olan güçle anlar.
Unutmayalım:
Engelli bireyler hayata tutunmaya çalışmıyor; hayatı bizimle paylaşmaya çalışıyor.
Sorun onların varlığında değil, bizim duyarsızlığımızda.
Eksik olan onlar değil; bazen bizim vicdanımız, bazen bizim merhametimiz, bazen bizim farkındalığımızdır.
Bu yüzden bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde, bir kez daha aynaya bakmanın zamanıdır.
Kendimize şu soruyu soralım:
“Ben kime engel oldum? Kimin yolunu daralttım? Kimin sesini duymadım?”
Çünkü bir kapıyı açmak, bir koltuk vermek, bir merdiven düşünmek, bir göz teması kurmak, bir kalp dokunuşu kadar kolaydır dünyayı güzelleştirmek.
Ve bir gün, biri çıkıp şunu diyebilirse…
“İyi ki benimle yürüdün.”
İşte o zaman gerçekten insan olmuşuz demektir.
Engel olma… Çünkü bazen bir insanın kaderine koyduğun küçük bir taş, onun bütün yolunu kapatabilir.
Ama aynı taşı kaldırman, tüm hayatını değiştirebilir.
ALİ RIZA COŞKUN
3 Aralık Dünya engelliler günü dolayısıyla farkındalık yaratarak için kaleme aldığım yazıdır...
5.0
100% (3)