Ölümün mahallenin erkeklerine duyurulan en büyük muştu idi. Dulluğum: gözle, sözle tacizin bolluğunu getirdi. Güzel ve çekici olmanın zorluğunu her daim yaşattı. Bana hayran olanlar, evli barklı insanlardı. Variyeti olanda olmayanda hep vadediyordu. Çarşıda, pazarda, sokakta, beni gören erkek müsveddelerinin, Hepsi aşk tanrısı eros kesilmişti. Kendilerine âşık olmam için… Gerdiği yayın okunu bana atmak istiyorlardı. Taziyede bulunan akraba ve tanıdıkların: Tuttukları elimi bırakmıyor, konuşurken gözümün içinin içine bakıyorlardı. Defin duanı okuyan hocada gözleriyle beni soyup fantezileri ne rol biçiyordu. Makamında “Adalet burada başlar” yazısının altında oturan karakol amiri bile karşımda şebekleşiyor du. Hepsi abla, bacı, yenge söylemiyle yaklaşıyor, yılan gibi bakışlarıyla uzaklaşıyorlardı. Ya her karşılaşmamızda; “nasılsın kızım diyen yaşlı bunaklar’ a da ne demeliydi? “Kadında on nefis erkekte bir nefis” “ Dişi yalanma sa erkek dolanmaz” diyen zavallı hemcinslerin le başım belada… Bilmiyorum sen bir defa öldün ben her gün ölüyorum. “Şunu da itiraf etmeliyim: Kasap etin iyisini, manav sebzenin tazesini, bakkal yiyecek malzemelerinin kalitelisini çok ucuza veriyor, hepsi de beni elde etmenin güya bedelini ödüyorlardı. Bak adamım! Bıraktığın gibiyim…… Davet edildiği düğüne geç geldi. Makyajlı hali göze çarpıyor. Tüm ilgi onda toplanıyordu. Zarif ve alımlıydı. Herkesin hayran bakışları eşliğinde, gösterilen yere oturdu. Yedi içti. Halay başı oldu. Gençleri tebrik edip hediyesini taktı. Aç kurtların hırıltılarını duymazdan geldi. Düğünün bitmesine yakın damadı, gelini anne ve babalarını tüm samimiyeti ile bir kez daha kutladı. “Sizlerden bir isteğim var” İnanın bu güzel düğünü unutulmaz kılacağım. Hiçbir art niyetim yok. Müsaade ederseniz: Mikrofonla mahalleliye birkaç söz söyleyeceğim. Anlayışınıza teşekkür ediyorum.” Diyerek: kendisine yapılanları, yapanları tek, tek isim vererek anlattı. Salonda yalnız kendisinin sesi duyuluyordu. Dinleyiciler sus pus olmuş, fal taşı gibi açılan gözleriyle konuşana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Sesini yükseltti. “Hanımlar lütfen: Aç olan kocalarınıza sadece sofranızı değil, yatak odalarınızı da açın” diyerek bitirdi. Sabahleyin mahalledeki dükkanların hepsi kapalıydı. Tek şaşıran çöpçü olmuştu. “Hayret bir şey tüm evlerin önündeki çöpler aynı. Kırık bardak, tabak, eğilmiş çatal, kaşıkla dolu” diyerek başını bir sağa bir sola sallıyordu. |