Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

HAYIR, İSTEMİYORUM...

Yorum

HAYIR, İSTEMİYORUM...

14

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1385

Okunma

Okuduğunuz yazı 12.11.2014 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
HAYIR, İSTEMİYORUM...

HAYIR, İSTEMİYORUM...

Öfkesine bir kez daha yenilmişti işte. Yine yeniden nelere mal olacaktı bu ivedi karar kim bilir…
Usulca kapadı gözlerinin geçirdiği bu öfke nöbeti sonrasında. Bildiği tüm duaları sıraladı ardı ardına.
‘’Hadi, kızım sakinleş.’’ deyip bir yandan teselli ediyordu ezik kalbini.
Bir anda boyut değiştirmişti. Yine o küçük kızı gördü karanlığın tam da ortasında. Ne zaman geçmişe dönse kesişirdi yolu o çelimsiz, küçük kızla. Yıllar öncesine gitti…
‘’Süreyya, güzel yeğenim benim. Hadi, gel amcanın kollarına.’’
‘’Hayır, amca. İstemiyorum. Hayır.’’
‘’Gel. Söz. Bu sefer yakmayacağım canını. Hem bak ne hediye aldım sana. Merak etmiyor musun?’’
‘’Hayır, amca. Sonra canım çok yanıyor.’’
‘’Gel buraya. Bak kimse yok ikimizden başka. Gel, dedim yoksa her şeyi anlatırım annene. Sen de çekersin cezanı.’’
‘’İyi de amca ben ne zaman istedim ki. Hem annem bana çok kızar, biliyorum. Sakın bir şey deme anneme. Sakın.’’
‘’Eğer gelmezsen anlatırım herkese nasıl kötü ve yaramaz bir çocuk olduğunu. Görürsün sen o zaman.’’
‘’Hayır, amca. Sakın anlatma. Bak, bu son olsun. Söz ver bana.’’
‘’Anlaştık Süreyya. Bak ışıkları da söndürdüm.’’
Aniden açtı gözlerini genç kadın. Yaşa boğulmuştu gözleri farkında olmadan. ‘’Unutmalıyım. Unutmak zorundayım’’ diye kıvranıp duruyordu bir yandan. Duyduğu çığlık ile irkildi. Farkında olmadan çığlık attığının yeni farkına vardı.
Aradan nice yıl geçmişti geçmesine de hala unutamıyordu amcasının yaptıklarını. Tam olarak hatırladığı söylenmese de zihnine kazılanların izini bir türlü silemiyordu. Biliyordu zira. Mecbur kılındığı o garip ve çarpık ilişki hala koruyordu mevcudiyetini canlı canlı.
Olanların tek sorumlusu olarak hep kendini görmüştü önceleri ta ki sevdiği adamla evlenene kadar. Kocası olanlar hakkında hiçbir şey bilmese de gece odalarına çekildiklerinde kadının tedirginliği hep bir paravan olmuştu aralarında. Geçmişiyle ilgili şüpheler taşısa da adam asla zorlamazdı Süreyya’yı üstelik konu ne olursa olsun. Karısına duyduğu sevgi, gösterdiği anlayış sayesinde beraberliklerini sürdürme gayreti içerisindeydiler. Gerçi oldukça zorlanıyorlardı ama diğer yandan da birbirlerine duydukları sevgi her şeyin önündeydi. Zaman içerisinde başa çıkamayacaklarını anladıklarında bir uzmandan yardım almaya karar vermişlerdi. Ve gün geçtikçe bunun oldukça faydasını görmeye başladılar.
Süreyya’nın geçmişiyle ilgili zihninde dondurduğu tüm görüntüler yavaş yavaş açığa çıkmaya başlamıştı görüştüğü terapist sayesinde. Yine de fazla detaylara girmiyor ve ket vuruyordu kendine seanslar sırasında.
Süreyya’nın öz amcası ile olan bu garip yakınlaşması babasının ölümünden sonra başlamıştı. Önceleri nadir geldiği bu eve daha sık uğrar olmuştu adam. Süreyya’nın annesi ise bir o kadar mutluydu gösterilen bu ilgi neticesinde. Fazlasıyla saf ve iyi niyetli bir kadında zahir. Ve insanlar hakkında bir o kadar mülayim. Hele ki konu rahmetli eşinin ağabeyi oldu mu nasıl da mutlanırdı yalnız kalmadıkları için. Eşinin ölümünden sonra bir fabrikada çalışmaya başlamıştı kadın. Ne zaman fabrikada mesaiye kalsa güvenle emanet ederdi Süreyya’yı amcasına. Zaten sonun başlangıcını hazırlayan da kadının bu tutumu idi.
Kız çocuğu olmadığı için görünürde Süreyya’yı gözünden sakınırdı adam. Sözüm ona şefkatli, müşfik ve sevecen bir akraba! Ne de olsa kardeşinin yadigârlarına sahip çıkıyordu. Ta ki cinayetten hüküm giyene kadar. Çalıştırdığı kahvehanede karıştığı bir kavgada ortağının ölümüne sebebiyet vermişti. Bir anda gelişen bu olay neticesinde uzun bir zamana tekabül eden hapis cezasına çarptırıldı adam.
Süreyya’nın annesi çok üzülmüştü bu duruma diğer yandan Süreyya’nın içi oldukça rahatlamışken.
Hala annesine anlatamadığı bu sırrı ve ayıbı zihninin derinliklerine gömdü küçük kız. Ne zaman aklına gelse olanlar düşünmemeye çalışır ve gizli gizli ağlardı.
Anlam veremediği bu davranış ergenliğe adım attığında zihnini daha da kurcalar olmuştu. Kimselere bahsetmemesi gerektiğini biliyordu izafi bir korku neticesinde. Gün geçtikçe gelişen, serpilen bedeni ise bir yandan yanlış giden bir şeylerin olduğu sinyalini vermeye başlamıştı. Artık çocukluktan çıkmış bir genç kız idi ve bir sürü çekinceleri ve korkuları olan. Mümkün mertebe vücudunun belirginleşen hatlarını istem dışı gizlemeye çalışıyordu.
Aklı erdikçe geçmişin küllerinden bilincine taşınmaya başlamıştı yaşadıkları. Seziyordu ve mütemadiyen suçluyordu kendini. Düşünmemeye çalıştıkça daha da saplanıyordu karanlığın is kokan belirsizliğine.
Zaman içinde yeni korkulular eklenmeye başladı. Amcasının tahliye olmasına şunun şurasında az bir süre kalmıştı. Yine aynı döngüye girmek en büyük korkusuydu. ‘’Yine, yeniden olursa’’ diye endişe duymaya başlamıştı. Düşündükleri itibariyle işin içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı yaşantısı.
Tek çaresinin ne olduğunu anlamıştı artık. Durumu annesine anlatmalı ve boşaltmalıydı içini. Bunun bedeli ne olursa olsun anlatacaktı her şeyi. Sonucunun ne olduğunu kestiremese de kararlıydı annesiyle konuşmaya. Yeniden aynı olayları yaşamanın önünü almalıydı.
Ve korktuğu başına geldi genç kızın. Yıllar sonra çıkıp gelmişti adam evlerine üstelik hiçbir şey olmamışçasına ve bilmeden aslında Azrail ile olan randevusuna geldiğini…
Yarı uykulu yarı uyanık çalan telefon ile irkildi Süreyya daldığı hayal âleminden.
Telefonu açmasıyla yüzü aydınlandı genç kadının. Arayan annesiydi, ziyaretine bekleyen çileli anacığı. Kısıtlı bir zaman diliminde konuştu ana kız ve özlemle, göz yaşlarıyla sesleri de duyguları da birbirine karıştı.
‘’İki saate kadar oradayım anneciğim. Çok özledim seni hem de çok.’’ Deyip kapattı telefonu.
Bir yandan da söyleniyordu görüş gününe geç kaldığı için.
‘’İş ki geç kalmasam’’ diye mutfağa geçti. Annesinin en sevdiği yemekleri günler öncesinden hazır etmişti. Özenle yerleştirdi hazırladıklarını geniş ağızlı torbanın içerisine. Elleriyle yaptığı çilekli pastayı da en üste koydu.
Hapishane yönetimi izin verse neler neler götürürdü annesine. Aslında kimselerin görmediği, bilmediği bir hediye taşıyordu ki annesini havalara uçuracak.
Usulca okşadı henüz belirginleşmemiş karnını. Kocaman bir gülümseme yerleşti yüzüne eşlik ederken bir iki damla yaş.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hayır, istemiyorum... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hayır, istemiyorum... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAYIR, İSTEMİYORUM... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
15.11.2014 10:04:07
Çok etkileyici bir hikaye.
Mükemmel sunulmuş.
Gözlerim yaşarmadı desem yalan olacaktır.
Yazarın mükemmel üslubu, bu hüzünlü hikayeyi ''güzel'' kelimesi ile taçlandırmamıza yardımcı oldu.
Güne gelmeyi hak etmiş gerçekten.
Biraz geç kaldık okumakta ama,
en azından favorilerimiz arasında olduğu için kaçırmadık.
grafspee
grafspee, @grafspee
13.11.2014 15:18:02
hem üstü kapalı, hem bir o kadar ayan beyan, aslında çok fazla olan ama baskı ve tehditle gün yüzüne çıkmayan bir olayı çok güzel bir şekilde hikayeleştirmişsiniz. öyle ki insanın içi nefretle doluyor o adama karşı ve kız için tüm benliğimizle üzülüyoruz. bu yüzden çocukların kendine güvenmesini ve bizlerle her şeyi paylaşabilmesini sağlamalıyız. elinize sağlık. kutlarım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
13.11.2014 14:59:51
Yazı öyle bir edebi dille yazılmış ki, Süreyya'nın çektiği acı sayfaya öyle dengeli serpiştirilmiş ki, alkışlıyorum kalemi.

İnsanın yazmak şöyle dursun, düşünmek bile istemediği sahneler vardır bazen, işte o sahnelerden bir kesit bu.

Tebrik ederim sevgili yazarımı.

çok sevgimle...
aysemujgan
aysemujgan, @aysemujgan
13.11.2014 14:32:52
o kadar çok ki aile içi taciz, bir çok insan bunu anlatmaya korkuyor. Toplum neredeyse süpyancı ve sapık ruhlu. Yazan eller dert görmesin
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
13.11.2014 12:15:00
ÖYKÜMÜ GÜNÜN SEÇKİSİ OLARAK BELİRLEYEN DEĞERLİ EDEBİYAT DEFTERİ SEÇKİ KURULUNA, SEVGİLİ EDEBİYAT DEFTERİ AİLESİNE VE TÜM DOSTLARIMA ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. İYİ Kİ VARSINIZ...
athena
athena, @athena
13.11.2014 11:35:16
İnsanoğlunun ve bir türlü dizginleyemediği arsız nefsi arasına sıkışan masum hayatlar !! Travmatik,çirkin,kabul edilemez ama kapalı kapılar ardında yaşanan büyük bir sorun.Kaleme alıp yazmak bile önce kendinizle bir hesaplaşma gerektirecek,önce bir hazmedip sonra yazılabilecek hassasiyette bir konuydu.Okurken Süreyyanın kimliğinde empati yapmak bu trajediye yeterince sarsıcıydı.Tebrik ederim kaleminizin cesaretini .Sevgi ve selamlarımla.
Nurefşan.
Nurefşan., @nurefsan-
13.11.2014 08:56:01
korkarak okudum ....beklediklerim birer birer gerçekleşirken buz kesti nefesim :(
Funda SAĞLAM
Funda SAĞLAM, @fundasaglam
13.11.2014 07:25:38
:((

emeğine sağlık gülüm
asude_vuslat
asude_vuslat, @asude-vuslat
13.11.2014 00:38:33
:-(
CaNMaYBuLL
CaNMaYBuLL, @maybull
13.11.2014 00:36:40

Hiç bir zaman ,bir acının tarifi yapılamadı. Acı ve mutluluk sadece insanın yüz ifadesi ile tarif edilebiliyordu.

Süreyya'nın hayatı hayallerinin önüne geçmişti. Yaşadığı hayatın içinden toplamaya çalıştığı günahlara yenildi belkide . Oysa kendine ait olmatan bu günahlarla yaşamak, ayıp her gününe yayılan korku !

Gün geçtikçe yaklaşan azrail mi, yoksa kendisini azrail yapan amcası mı ?


Günah , belkide hayatımızda yaşayan en canlı his. Belkide tanrının göz yaşları.

Yaşlarında boğulmasına izin vermeyen Züleyha !

Uyan Züleyha ,annen geldi !


Utanç hayatın temiz kalmasını sağlayan en derin yanımız. Kaybolmaması dileğiyle.


Tebrikler


Saygılar, sevgiler
!.sean.!
!.sean.!, @sean
12.11.2014 20:41:44
10 puan verdi
:cok acı ..sussam olurmu:(
Etkili Yorum
degaje8
degaje8, @degaje8
12.11.2014 16:12:00
10 puan verdi
Yazınızın sonunu getirene kadar kendime bile itiraf edemedim korkarak ve hala olmasın diye bir korku var içimde.. İnsanın canı bir yazıdan bu kadarmı yanar diye düşünüyorum.. Ama evet yanar.. Etim çürümüş gibi hemde.. Ah keşke olmasın, keşke böyle şeyler yaşanmasın, dile bile getirme utancını yaşarken, can bilediğine güven duymak isterken insan, ki küçücük evladını emanet dahi ederken.. kim nasıl kıyabilir bir emanete.. Şu an öfkeyle salak saçma yazabilrim.. Çokça gördüğümüz duyduğumuz bu acı, pis, leş kokulu insan müsvettesine bürünmüş yaratıklar.. Hala var biliyoruz, okuyoruz, o masum bedenleri, korkularla besleyip adice emellerine alet edenler var.. aay daha fazla yazamayacağım.. Ama bunu mertçe sakınmadan dile getirip yazıya dökmenize ayrıca sevindim... çünkü insanlar aşk meşk devlet türkiye diye kendilerini yerken asıl varlıkların elden gitmekte olduğunun bazen bilincinde olmaya biliyor.. Saygılarıma..
deniz-ce
deniz-ce, @deniz-ce
12.11.2014 15:17:19
offf dedim okuyunca.
offf!


© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL