serap hoca
27.3.2007 10:50:36ölülerle girdiğim ilk değil bu şehir
binlerce kez arındırdığım ruhumun
gümüş urganlarına doladığım
krizantem gelinciklerini kör aydınlığa fırlatıp
acılarını gülümseyişe çeviren
ilk gulyabani değil bu
rengini hiçbir mateme boyayamadığım
beynimin hayalarında çıldıran
solmuş ilk sardunya değil bu
kırılmış ellerimle dokunamadığım
karalanmış ilk aydınlığım değil bu
Ağustos ‘99
–evinde–
-------------------------
şairin yüreğini bilemem ki...ama ben şiiin adından ve ilk dizelerden dedim ki hey istanbul, kalk ayağa sanadır bu şiir.ŞEHRİN HER YENİ ADINI TEKRAR KUTSADIM diyor ya şair, kuşatmanın ardından değişen adıyla istanbulun...
oysa
aslında sanmam şairin istanbulu falan düşündüğünü belki..şöyle özde derin derin düşününce insanın yüreği geliyor akla ve ilk aşkın izlerinin üzerine basa basa nice aşkları öldürüp yeni aşklara merhaba diyen deli yüreğimiz geldi aklıma...her aşkla bin kere arınan, temizlenen, sevildiği kadar seven, sevdiğinin acılarını sevgisiyle yok eden ama terkederken aynı acıları kendi de ona yaşatan bir yürek...arzu, sevgi, utanç...binbir düşünce ile savrulan insan, yok ede ede sevgileri, kendi de kırılıyor..inciniyor.ve bu silsile devam edecek...gönle ışık saçan nice aydınlıkları sunan sevdalar,nice kalır yürekte bilinmez.
şair yazar, okuyucu bin hayale dalar..kesişir mi duygular, düşünceler...kim bile...fark da etmez aslında , şair nerden bilecek ki ...
sevgiler, beni alıp götüren dizeleri yazan ellere...
şehrin yeni adı ne ola ki...