1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
832
Okunma

KARA BAHTIM
Bir zamanlar, atlas ağırlığınca
Hüzün örtülüyken üstümde,
Yüreği çorak toprağı kokan
Yağmur yüklü gözlerimden.
Evrenin çatlayan yanağına
Islaklık düşürürdüm ,
Kendi çölünde susayan okyanusun
Göbeğini okşayan mavilerine,
Kayar gibi olurdu us’umun bir köşesi…
Kurumaya yüz tutmuş bulut ağızlı
Kıyı taşlarının yosunlarını,
Törpülü yerlerime sürmek için
Bir yangının ortasında unutulmuş,
Bir damla suyun serinliğini
Çekerdim ciğerlerime.
Kuruyacak yeri kalmayan ellerimin,
Ve sinemin hazana erişmiş,
Kuraksı bahçelerindeki,
Kiraz çiçeklerinin beyazlarını öperdim
Kana karıştırmadan dudaklarımı…
Avazlarımda gizlediğim bütün itiraflarımı,
Günahlarımı yazardım ellerimin ayasına...
Ki..o zamanlar gençtim, dinçtim ve aşk’tım,
Şimdiler de bam teli eksik sazımla
Kırık sevdaların yanık türkülerini
Söyler oldu kara bahtım….!
Müşteba Güneş
5.0
100% (2)