8
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
1667
Okunma

kurt avından bıyıklarım direksiyon olarak dönüyor
fısıldarken biraz canlı olsaydı, sesini alabilirdim
mefhum takılmazdı adı
dilimden düşünce de
bir sakız kadar iğrenç olabilirsin çay bardağında, biraz su
çünkü aşkın da çoğu
suretimdeki maymunluğu andırıyor olabilir
tarifine bayıldığım için de kuyruğundayım
düşmanlarım mağarada ateşten gömlek oynuyorlar
durma, kaşlarınla vur beni
kahraman filiz boyunca, çekirdek çitleyecek yaşa gelmiş her şey
cehennemi andırır
mutluluk dedikleri meşru sayılmıyorsa
can aşrı soy muzun kalın kabuğunu
geride biraz dolaştırabileceğin potasyum bakterisidir, lisan bilmez
dişlerine yapışır yumuşacık dünyası
benim de tarifimi yapıyorsun;
yer yer soyulmuş beyaz boyasıyla ahşap bir pencere
içe ve dışa doğru mermeri sarkıyor
boşluk var, uzaklarda, gözükebilecek kadar uzakta beş katlı krem renkli apartmanlar
bana odanın boşluğunda tecavüz ediyorsun
sesime karşı
çıldırırcasına da susuyorum
sandalyede olabilirsem,
yeni boyanmış, asil bir mavi renktedir duvarlar
yaklaşırsan öldürürüm kendimi
almam sonraki nefesimi
bu kadar mutlu olmayı diyorum, hak edecek ne yaptım tanrım
filme bağladım biraz da,
’öpeceğim çürük vişne tadında dudaklarını’
jipin altında ezilen kedi kadar postum soğuk ve cılız
oysa şişiyor onlar, ağzımda müptezel lisanı
dilini karıştırarak iyi cevizler kırabiliyorsun da
gelme üzerime
radyoda bu saatlerde genel de chopin çalar
hiç de dantel değilim
sığamam bacaklarında uzayan fiskos kalıntısına
baldırların gittikçe slavlaşacak
duyabiliyoruz
artık geri gelmeyeceğim tavanı rutubetli bir lokanta önünde
kaleminle sırayı defalarca kazı
bir şey bulacakmış gibi toprağın altında yıllardır kazıyoruz
gidenleri de oraya gömerek iyi yaptığını zannedince
arkadaşımın arkadaşı da gül kokuyordu kefeni altında
biri de domuz yüzlü olmuştu öldükten birkaç saat sonra
doğruca üzerime örtülürken bu kalanlar
malafatını cebine sokup hızla uzaklaşan kancık bir hayal inatla yaşa diyor
vallahi kuzum,
Vallahi kuzum huylu huyundan vazgeçmiyor
Kuzum, şu parçanın do ile re arasını biraz uzatalım mı?
Kuzum şu şiirin meşakkatli yoludur sevmek.
Kuzum, tarihin de içinde yalnızlık bir nevi tereddüt değil midir?
bir susturucu gereklidir hüznün kuşları uçarken
öykünün sonunda evine geç gelmiş erkek hasta eşinin sırtına yaslıyor yüzünü
alıp başını gidiyor gece
aklın kaldığı sabahlarda
yalnızlığa karıştırılmış aşı mıdır
kaygılarınla ölünce umutları da sulayamazsın
bir tilki daha ölür gerçekten
dükkanın önünde dört teker geçer
aşkların son kullanma tarihini yazmamış olabilir
imalatçının suçu nedir elleri artık hissetmiyorsa
en saf haline dönmek için çılgınca dans eden evrende
içimden çemberler geçiyor
duvar mavi
sandalyenin bir ayağını da dün kırdım
ölünce şu boş araziye gömsünler diyeceğim kimse de yok yanımda
el de beyaz sabunla yıkanmış gömleğim kokuyor
sırtında mahcup bir edayla
tehlikesiz bir yılan kadar tatlısın
avuçlarını tek açışta parmakların sabitse seviyorsun sen de şehre yeni girmiş uykulu çocuğu
niyet gibisin
ayakların karasevda
pencereden dışarı bak
hala boşsa dediğim arazi, bodrum katında burunlarımızı tokuşturabiliriz
sırtın beyaz sabun. ellerin nakit para. soluğun güney asya.
5.0
100% (14)